Mevlana Takvimi public
[search 0]
More
Download the App!
show episodes
 
Loading …
show series
 
Câbir ibni Semüre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre birdefasında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onun yanağınıokşamıştı. Câbir bu ânı şöyle anlatır: “Eli öyle serin idi veöyle güzel kokuyordu ki, sanki mübârek elini güzel kokusatan bir adamın sepetine daldırıp çıkarmış gibiydi.”Başka biri de şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.)mübârek eline güzel bir …
  continue reading
 
Selefi Salihin’in güzel bir ahlâkı sıkıntı ve belâlarınimet ve rehâvete tercih etmeleri idi. Çünkü bu sayedeAllâh (c.c.)’a yönelişleri sürekli oluyordu. Öyle ya, Allâh(c.c.)’u seven kendisini Allâh (c.c.)’a yaklaştıran, kendisine Allâh (c.c.)’u hatırlatan her şeyi sever.Vehb b. Münebbih (r.âleyh) şöyle diyordu: “Belâyı nimet, rehâveti de musibet ol…
  continue reading
 
Sahâbenin, Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.) katında dinineminleri ve hidâyete kavuşmuş yıldızları oldukları kesin delillerle belirtilmiştir. Onlar, “Şüphesiz Kur’ân’ı biz indirdikve onu yine biz koruyacağız.” (Hicr s. 9) âyetinin mânasıncadeğişiklik ve yanlışlıktan korunmuş olan Kur’ân’ı me’sûr tefsirleriyle ve “Burada hazır olanlar olmayanlara duyu…
  continue reading
 
Hz. Ömer (r.a.)’in Peygamberimiz (s.a.v.)’e nisbet ettirdiğibir hadiste şöyle buyrulmuştur: “İnsanlar dinar ve dirhemhırsına kapılır, alışverişte birbirilerini aldatır, sığırlarınkuyruklarına tâbi olur yani ekme biçme işlerine dalar,Allâh yolunda cihadı terk ederlerse, Allah belâ indirir.Dinlerine dönüp, şeriata uygun şekilde yaşamadıklarısürece o …
  continue reading
 
Ebû Derda (r.a.)’in şöyle dediği anlatılır. “Ey insanlar,nedir başınıza gelenler? Görüyorum ki, bir şey bilenleriniz (âlimleriniz) bir bir gidiyor. Bir şey bilmeyen cahilleriniz ise, bir şey öğrenmek istemiyor. Âlimlerin gidişi ileilim kalkmadan bir şeyler öğrenmeye çalışınız. Size neoluyor ki; Allâhü Teâlâ’nın size kefil olduğu şeye hırslasarılıyo…
  continue reading
 
Osmanlı Devleti ilmî müesseselerini yaptığı gibihemen fetihleri müteakip sosyal müesseselerini dekurmaya başlamış, devletin hududu genişledikçe buteşekkül de o nisbette artmıştır. Bu sosyal müesseselerin yani cami, imaret, hastahane, kervansaray, köprü,han, hamam, çeşme ve zaviyelerin idareleriyle bunlarınmuhâfaza ve idâmeleri için vakıflar yapılmı…
  continue reading
 
Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri, bizlerden bir şey isteyen müslüman bir kimseye karşı cimrilikle değil, el açıklığı ile davranıp, bu isteğini karşılamamız hakkındadır. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.)’in veonu izleyen imâmların ahlâk ve sıfatları ile ahlâklanmak,ancak böyle mümkün olur. Ancak uyarıcı ve yol sahibi bir şeyhin eliyle bi…
  continue reading
 
Beyhaki’nin naklettiğine göre ihtiyar bir kadın Ebû Bekires-Sıddık (r.a.)’a mirastan pay almak için geldi. Ebû Bekir(r.a.) ona dedi ki: “Senin için Allâhü Teâlâ’n kitabında birhüküm yoktur ve Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetinde de seniniçin bir hüküm bilmiyorum. Sen dön de bunu sahabelere birsorayım.”Muğire b. Şube (r.a.) Ebû Bekir (r.a.)’a dedi ki: …
  continue reading
 
Mükellef: Buluğ çağına gelmiş, ibâdet etmekle vegünâhlardan kaçınmakla vazifeli, aklı başında her müslümana mükellef denir. Mükellef (yetişkin) kimselerinyaptıkları işlere “Ef’âl-i mükellefin (mükelleflerin yaptıklarıişler)” denir. Bunlar;Farz: Dînen kesin olarak yapılması gereken şeylerdir. Farz-ı ayn: Her mükellefin bizzat kendisinin yapmasıgerek…
  continue reading
 
Şiîler, Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’i kötülemekle, dolaylı olarak İslâmiyeti ve Kur’ân-ı Kerîm’i kötülemişlerdir. ÇünküKur’ân-ı Kerîm’in toplanmasında herbirinin hizmeti olduğugibi, İslâmiyeti bize ulaştıranlar da onlardır. Bu sebeple, onlarıkötülemek, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâmiyet’i kötülemeye götürür.Şiîlerin dediği gibi, halîfelik dînin esaslarından …
  continue reading
 
Şiilik Abdullah b. Sebe isimli bir Yahudi tarafından çıkarılmışve tarihleri boyunca müslümanlarla savaşmış; ibâdet ve muameleyönünden Ehl-i Sünnet’ten büyük ölçüde ayrılmış bir topluluktur.Şiîlerin fıkıhla ilgili görüşlerinden bâzıları da şöyledir: “Eşhedüenne Muhammeden Resûlullâh”dan sonra “Eşhedü enne Aliyyen veliyyullah”; “Hayyealelfelâh”tan so…
  continue reading
 
Beden yapısından ses tonuna, duygu dünyasından düşünce âlemine, sahip olduğu güçten suret ve şekline kadarbirçok noktada erkekten farklı olan kadının sosyal hayattakendisine yüklenen görev açısından erkekle eşit olmasıasla mümkün değildir. O halde günümüzdeki kadın erkekeşitliği konusundaki bir takım söylemler ancak ve ancakmodern ve çağdaş olduğun…
  continue reading
 
(Dünden devam) Sultan Fatih’in memleketi teftiş için görevlendirdiği iki papaz dolaşmaya devam ederler:İznik’te bir adam, kendisine bir tarla satan şahsı, şöyle birsebepten dolayı dâvâ etmektedir. Der ki:“Efendim, ben bu adamdan bir tarla satın aldım. Ekin içinsürerken bir yerinde bir define çıktı. Götürdüm verdim. Almadı.“Bu, benim hakkım değil” d…
  continue reading
 
Fatih Sultan Mehmet Hân, İstanbul’u aldıktan sonra birgün şehirde dolaşırken mahzen gibi bir yerden inilti sesleri duyuyor. Adamları oraya gidince perişan vaziyette ikipapaz ile karşılaşıyorlar. Niçin hapsedildiklerini soruyorlar.Papazlar, “Biz İmparator Konstantin’e müracaat ederek,memleketin gerilemesine ve bu hale düşmemize sebephep adaletsizlik…
  continue reading
 
Elimize geçen malları biriktirmeyip, bunları nefsimize, ailemize, dostlarımıza ve diğer tanıdıklarımızadağıtarak yardım etmemiz, Efendimiz (s.a.v.)’in bizlereemanet edip bıraktığı vasiyetlerinden biridir.Sahih ve şer’î bir gayenin dışında mal biriktirmemeliyiz. Kişi, kendi emeği ile çalışıp sermayesinin kazancıyla yiyorsa, elindeki sermayesini eksi…
  continue reading
 
Allâhü Teâlâ bizleri ve bizim için bu evreni yarattığı zaman kendisi için iki tane lütûf yaratmıştır.Birincisi râbbanî lütûftur. Zira o bütün mahlukâtınRâbbidir ve yaratıcısıdır. Bundan ötürü onların yaşamlarını idame ettirecek imkânları da hazırlamıştır.İkincisi ise ilâhî lütûftur. Bu lütûf yalnızca kendisineimân eden kulları içindir. İlâhi lütûf …
  continue reading
 
Ebû Hüreyre’den yaptığı diğer bir rivâyetinde Resûl-iEkrem (s.a.v.): “Andolsun, gönlümden öyle geçiyor ki,kendi adamlarıma emredeyim, bana pek çok odun toplasınlar, sonra, hiçbir mazeretleri olmadıkları halde evlerinde namaz kılan kimselere gideyim, hanelerini başlarına yakıvereyim.” (Müslim) Bu sahih hadiste mazeretsizcemaati terkedenler için pek …
  continue reading
 
Fakih ve müçtehid olan İmâm-ı Muhammed, İmâm-ıA‘zam Ebû Hanîfe (r.a.)’den aldığı ilmî, Şam bölgesindeyaydı. Hârûn er-Reşîd döneminde Rakka kadılığı yaptı.Kadılıktan azledildikten sonra Bağdat’a döndü.İmâm Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî (r.a.), İmâm-ıMâlik ve eş-Şa‘bî (r.a.e.) gibi Ebû Hanîfe (r.a.)’in de hocaları olan âlimlerden ders aldı. Kitaplar y…
  continue reading
 
Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: “Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi imanetmiş olmaz!..” (Buharî) Meclisde hazır bulunanlartarafından: “Yâ Resûlallah (s.a.v.)! bu iman etmiş olmayan kimdir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)”Komşusu zulmünden emin olmayan kişi.” buyurdu.Sehl-i Tüsterî (r.âleyh)’in mecûsî bir komşusu varm…
  continue reading
 
Tefsîr yapacak âlimin aşağıda zikredilen on beş ilmigâyet mükemmel şekilde bilmesi lâzım gelir.Bu ilimleri kemâliyle (tam ve en olgun şekilde) bilmeyenkimselerin Kur’ân’ tefsîr etmeye çalışması, şer’an câiz değildir. (Şerîat’ın buna izni yoktur.)1. Lûgat (Arap dili) 2. Tasrif (Sarf ilmi)3. Nahv ilmi 4. İştikak5. Me’ânî ilmi 6. Beyân ilmi7. Bedi’ il…
  continue reading
 
Resûlullâh (s.a.v.) mü’mine faydalı olan dünyamalı miktarının “miktar-ı kâfi” olduğunu, yani kimseyemuhtaç olmadan, ailesinin geçimini temin edebilecekmiktarda olduğunu beyân buyurmuşlardır. Dolayısıylabu dünyada “miktar-ı kâfi”nin üzerinde mal mülk kazanmak için koşturmak uygun değildir. Buna uyulmadığı takdirde müslümanlar imânlarından fire verme…
  continue reading
 
Muhammed Es’ad Erbilî (k.s.) Hazretlerinin “1001Hadis-i Şerîf” adlı eserinde Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)’e saygıda son derece dikkatli olmamız gerektiğiyle ilgili yer verilenhadislerden bazıları şunlardır;“Sahabemi bana terk ediniz. Nefsim kendi yed’inde(elinde) olan Cenâb-ı Allâh’a yemin ederim ki fukara veduafâ’ya (fakir ve düşkünlere) Uhud dağı ağırl…
  continue reading
 
Ademoğlunun yaratılışından itibaren hak ile batılın savaşı devam etmektedir. Şeytan ve şeytan uşakları, “geliştirilen” teknoloji ile insanoğlu üzerindeki planlarını adım adımgerçekleştirmektedir. Artırılmış gerçeklik teknolojisi de buplanların bir parçasıdır.Dünyaya yön vermeye çalışan bu güruhun artırılmış gerçeklik ile yapmak istediği, insanın ay…
  continue reading
 
Hadis-i şerifte, Server-i Enbiyâ (s.a.v.)Efendimiz’in “ecvedü’n-nâs (insanların en genişkalplisi)” olduğunu bildirilir. Bu ifâdeden onun hemetrafındaki insanların hem de çölden gelen kabasaba bedevîlerin üzücü ve kırıcı hallerine en fazlatahammül eden, kendisine karşı yapılan kötü davranışlara aslâ kin ve öfke duymayan bir yapıda olduğuanlaşılmakta…
  continue reading
 
Kur’an okuyan kimse bir tesbih ve tekbir âyetinegeldiğinde, hemen tesbih ve tekbir getirmeli. Bir duâve istiğfar âyetine geldiğinde dua edip istiğfarda bulunmalı. Korku ifade eden veya ümit veren havf verecâ âyetlerine geldiğinde, azâbından Allâh (c.c)’asığınmalıdır. Bu anlatılanlar şu âyette öz olarak ifadeedilmektedir: “Kendilerine kitap verdiğim…
  continue reading
 
Cenâb-ı Hâkk’ın seçtiği kullar Allâh (c.c.)’un rızâsınıkazanmaya gayret eder, âhiret yurduna hazırlanmayaçalışırlar. Kâinâtın Rabbi’nin gazâbını çekecek davranışlardan uzak durur, cehennem azâbından korkarlar.Allâh (c.c.)’un buyruklarını yerine getirme arzusuylaakşam-sabah, gece-gündüz, hâller ve durumlar değiştikçe O (c.c.)’u zikreder ve fazîletli…
  continue reading
 
Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhümma’hrusnâ bi-‘aynike’lletî lâtenâmu, ve’hfaznâbi-ra’fetike’lletî lâterâmu, ve’rhamnâ bi-kudretike ‘aleynâ felâtühlik ve ente sikatünâ ve recâunâ, yâ erhame’r râhimîne veyâ ekreme’l-ekremîne. “Allâhümme, yâ mukallibe’l-kulûb,sebbit kulûbenâ ‘alâ dînike ve tâ‘atike.” “Allâhümme’c‘al fîkalbî nûran ve fî basarî nûr…
  continue reading
 
Allâhü Teâlâ buyurdu: “Ölçekde ve tartıda hileyapanların vay haline ki, onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman haklarını tastamam alanlardır.Onlar insanlara ölçekle yahud tartıyla verdiklerizaman ise ek-siltenlerdir.” (Mutaffifîn s. 1-2) Süddî (r.a.)diyor ki; Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Medine’de Ebû Cüheyne denilen bir …
  continue reading
 
Dinin ilk önderleri olan sahâbeler (r.a.e.) Hz. Peygamber(s.a.v.)’in bereketli sohbetinde bulundukları ve O (s.a.v.)’inyaşadığı zamana yakın oldukları için Kur’ân’dan başka kitapyazmaya gerek görmezlerdi. Hadisleri de Kur’ân gibi ezberleyerek o şekilde rivâyet ettiler. Kendi zamanlarında olaylarınazlığı ve ihtilâfların enderliği dolayısıyla âlimler…
  continue reading
 
Cenâb-ı Hâkk ayet-i kerimede şöyle buyurur:“Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman herbirininmeyvesine bakın. Kuşkusuz bütün bunlarda inananbir toplum için ibretler vardır.” (En’am s. 99)Meyvelere sadece bir göz atmamız bile bizlere Allâh(c.c.)’ın yaratma mucizesinin boyutlarını gösterecektir.Yediğimiz bütün bu nimetleri Allâh (c.c.) bizler için yara…
  continue reading
 
Allâhü Teâlâ hazretleri; Allâh (c.c.)’un yaratışını (doğal durumu) değiştirmenin şeytân işi olduğunu bildirmiştir: “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım veonlara emredeceğim de putlara adak için hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allâh (c.c.)’unyarattığını değiştirecekler.” Kim Allâh’ı bırakı…
  continue reading
 
Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’den Ebü’t-Tufeyl Âmir ibni Vâsileel-Leysî (r.a.) şöyle dedi: “Bir kişi Hz. Ali (k.v.)’ye: “Resûl-iEkrem (s.a.v.)’in diğer insanlara söylemeyip sadece sizesöylediği bir şey var mı?” diye sordu. O da şu cevabı verdi: “Resûlullah (s.a.v.)’in diğer insanlara söylemeyip sadece bize söylediği hiçbir şey yoktur. Ancak kılıcımın kını…
  continue reading
 
Yatarken kıbleye dönerek yatmalıdır. Ya sırt üstü yatar, böylece ayakları ve yüzü kıbleye yönelik olur. Bu,yeni ölmüş bir ölünün durumunu andırır. Ya da, bir yanıüzere yatarak yüzünün kıbleye yönelik olmasını sağlar.Genelde sağ yanı üzere yatar ve yüzü kıbleye yönelikolur. Bu da, kabirdeki ölünün durumunu andırır. Birinciyatma durumunda, ölüm esnas…
  continue reading
 
Allâhü Teâlâ, göndermiş olduğu vahye yani Kur’an’ave Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetine tabi olup itaat etmelerinibütün insanlara farz kılmıştır. Kerim olan Allâhü Teâlâ kitabında şöyle buyurur: “Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki Allâh’a ve Resûlü’ne imân ederler, toplanmayıgerektiren bir meselede peygamberle bir araya geldikleri zaman, peygamb…
  continue reading
 
1. İlimden mahrum olmak;2. Rızkın noksan olması;3. Allâh (c.c.)’un zikrinden ve insanlardan, özelliklede hayırlı amel sahibi, ebrâr kişilerden uzaklaşmak;4. İşlerde darlığa düşmek;5. Kalbin kararması ve zayıflaması, bu sebeple bazen beden de zayıf düşebilir;6. İbâdet ve tevbeye muvaffâk olamamak;7. Günahları çirkin görmemek;8. Allâh (c.c.) katında …
  continue reading
 
Âyet-i Celîle’de şöyle buyrulur: “Yahûdîler, AllâhüTeâlâ’yı gereği gibi tanıyamadılar. Zîrâ “AllâhüTeâlâ, beşere hiçbir şey indirmemiştir” dediler.”(En’am s. 91)Böyle demekle beşeriyet hakkında değil, Allâhü Teâlâhakkında takdirsizlik ettiler. Beşere, Hâkk Teâlâ’nın enbüyük rahmet ve nimeti olan vahyi, gönderdiği Peygamberleri inkâr etmek cür’etind…
  continue reading
 
Tarih boyunca süregelmiş devletlere baktığımızda, herhangi bir bakımdan Enderun’a benzeyen bir okul göremeyiz. Devşirme sistemi ile toplanan çocuklardan en zeki vekabiliyetlileri özel usullerle seçiliyor ve Enderun denilensaraydaki mektebe alınıyordu. Çalışma sistemi, programıve işleyişi göz önünde tutulursa Enderun’un bir mekteptenziyade çeşitli h…
  continue reading
 
Enes ibni Mâlik (r.a.) şöyle dedi: “Bir Yahudi kadın, üzerine zehir sürülmüş bir koyunu kebap yaptı, Resûl-i Ekrem(s.a.v.)’e getirdi. Peygamber (s.a.v.) de ondan yedi. Bu Yahudi kadın yakalanıp Peygamber (s.a.v.)’in huzûruna getirildi. Sahâbeden biri: “Yâ Resûlallâh! Bu kadını öldürelimmi?” diye sordu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Hayır, öldürmeyin.” bu…
  continue reading
 
Münâfık erkek ve kadınlar dünyada iken kalplerinde küfür olduğu halde imân ettiklerini ilan edenler ve kendileriniinsanlara öyle gösterenlerdir. Onlar mü’min görünen, müminlerle birlikte yaşayan, gerçekte ise onlardan olmayan kimselerdir. Mü’minler dünyada iken onların münâfık olduklarınıanlamıyorlardı. Bu yüzden de onlarla birlikte yaşıyorlardı ve…
  continue reading
 
1. Tertibe riâyet etmek. Yani yıkanacak organları sırasıile yıkamak. Bu sıra abdest hakkında nâzil olan şu Âyet-iKerime’deki sıradır: “Ey imân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi vebaşınıza mesh edip her iki topuğa kadar ayaklarınızıyıkayın. Eğer cünüb olduysanız boy abdesti alın. Eğerhasta olmuşsanız, yahu…
  continue reading
 
“Habîb-i Zîşân’ım! Sen bilmedin mi ve sana habergelmedi mi şol kimseden ki, Allâhü Teâlâ ona mülkve saltanat verdiği için İbrâhîm’in Râbbi hakkındamücâdele etti. Ki o zamânda İbrâhîm: “Benim Rabbimdiriltir ve öldürür.” dedi. Mücâdele eden (Nemrûd):“Ben de diriltir ve öldürürüm.” dedi. İbrâhîm (a.s.):“Allâhü Te‘âlâ güneşi maşrıkdan getirir, sen de k…
  continue reading
 
Ebû Hüreyre (r.a.) Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Mü’min, kardeşinin aynasıdır. Mü’min,mü’minin kardeşidir. Onun zarar görmesini önler; onuarkasından koruyup kollar.” Ebû Hüreyre (r.a.) şöylededi: “Mü’min, mü’min kardeşinin aynasıdır. Onda bir eksik,kusur görünce düzeltir.”Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’den Müstevrid ibni Şeddâd (r.…
  continue reading
 
Mısır’da iken, İmam Şafii (r.âleyh) Resûlullâh(s.a.v.)’den bir hadis nakletti. Topluluktan birisi dediki: “Ey Abdullah! Sen de mi kabul ediyorsun?” İmâmŞafii (r.âleyh) sinirlenerek dedi ki: “Sen beni kiliseden çıkarken veya benim belimde zünnar bulunurken mi gördün ki Resûlullâh (s.a.v.)’den bir hadisolsun da onu kabul etmeyeyim.”Ebu Nuaym (r.âleyh…
  continue reading
 
Batı dünyasında Cazari (Gazari) olarak bilinen ElCezeri, Cizre’de 1153 yılında dünyaya geldi. Adı İsmailolup babasının adı Rezzaz’dır. Cizreli büyük mucit, bilgisayarın temelini atan âlim, fen ve teknik adamı, robotlar,saatler, su makinaları vb. makineler mucidi ve dünyanınilk sibernetik bilginidir.Sibernetiğin bilinen tanımı, insanlarda ve makinal…
  continue reading
 
Bir insan kelime-i şehâdet getirerek Cenâb-ı Hâkk’abir söz vermiş olur. Bu söz ile insan, Resûlullâh (s.a.v.)vasıtasıyla Allâh (c.c.)’dan gelen her şeyi olduğu gibi kabul ettiğini ve gücünün yettiği kadar bunlara uyacağınıkabul etmiş olur. İnsanlara bu telkin edildiği zaman veyabunu yapmak insanlara hoş gelmeye başladığı zamannefis, şeytân veya bun…
  continue reading
 
Nasıl ki Hz. Ebû Bekir (r.a.), Muhâcirlerin en önde gelen şahsiyeti ise, Hz. Sa‘d (r.a.) de Ensâr’ın en önde gelensîmâsı idi. Bu azîz sahâbî, Fahr-i Âlem (s.a.v.) Efendimizhenüz Medine’yi şereflendirmeden önce Mus’ab ibni Umeyr(r.a.) vâsıtasıyla müslüman oldu. Sa‘d (r.a.), Abdüleşhel oğullarının başkanı olduğu için, o müslüman olunca bütün kabileİs…
  continue reading
 
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Der ki: “Resûl-iEkrem (s.a.v.) minbere çıktı, “âmin” dedi. Sonra bir basamak daha çıktı “âmin” dedi. Sonra bir basamak dahaçıktı, “âmin” dedi. Bunun üzerine Muaz (r.a.) tekrar tekrarâmin demesinin sebebini Resûlullâh (s.a.v.)’e sordu.“Cebrail bana gelerek dedi ki: “Yanında ismin zikredilir de sana salât-ü …
  continue reading
 
Abdullah b. Abbas (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.)şöyle buyurdu: “Kim, iki namazı özürsüz olarak cemederse (aynı vakitte kılarsa), şüphesiz büyük günâh kapılarından bir kapıya gelmiş olur.”Ayrıca Hz. Ömer ve Hz. Ebû Mûsa (r.a.e.)’in, “Özürsüzolarak iki namazı cem etmek, büyük günahlardandır” dedikleri rivâyet olunmuştur. Hz. Hasan ve Muhammed…
  continue reading
 
Hz. Ali (k.v.) anlatıyor: “Bir gün zevcem Fâtıma ileResûlullâh (s.a.v.)’in yanına gittik. Onu ağlıyor bulduk.Ben: “Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Seniağlatan nedir?” dedim. Buyurdu ki: “Ey Ali, Mi’rac gecesi ümmetim içinden kadınların çeşitli azâblarlatâ’zib edildiklerini gördüm. Onların ağır azâblarınıhatırladım da ağladım.”Resûlullâh (…
  continue reading
 
17 Eylül 2006 tarihinde yapımına başlanmış ve yaklaşık ikiyılda tamamlanmıştır. Bânisi Hz. Sami (k.s.)’nun ma‘nevî evlâdıve ihvâna kılavuzu Muhterem Ömer Muhammed Öztürk’tür.23.5 x 28.5 metre ebadında bir alana yerleşmiş, dört anakolon üstüne tek ana kubbe ve etrafında dört yarım kubbe şeklinde inşâ edilmiştir. Câminin külliye haline getirilmesine …
  continue reading
 
Loading …

Quick Reference Guide