Player FM - Internet Radio Done Right
Checked 1M ago
Added three years ago
Content provided by Seda. All podcast content including episodes, graphics, and podcast descriptions are uploaded and provided directly by Seda or their podcast platform partner. If you believe someone is using your copyrighted work without your permission, you can follow the process outlined here https://player.fm/legal.
Player FM - Podcast App
Go offline with the Player FM app!
Go offline with the Player FM app!
Podcasts Worth a Listen
SPONSORED
We're trying something different this week: a full post-show breakdown of every episode in the latest season of Black Mirror! Ari Romero is joined by Tudum's Black Mirror expert, Keisha Hatchett, to give you all the nuance, the insider commentary, and the details you might have missed in this incredible new season. Plus commentary from creator & showrunner Charlie Brooker! SPOILER ALERT: We're talking about the new season in detail and revealing key plot points. If you haven't watched yet, and you don't want to know what happens, turn back now! You can watch all seven seasons of Black Mirror now in your personalized virtual theater . Follow Netflix Podcasts and read more about Black Mirror on Tudum.com .…
Seda’nın Sesi
Mark all (un)played …
Manage series 3145665
Content provided by Seda. All podcast content including episodes, graphics, and podcast descriptions are uploaded and provided directly by Seda or their podcast platform partner. If you believe someone is using your copyrighted work without your permission, you can follow the process outlined here https://player.fm/legal.
Özfarkındalık, mindfulness ve kişisel gelişim hakkındaki düşüncelerimi aktarıyorum. Gerçekliğine hizmet et ve ışığını paylaş. Bu kayıtların hepsi sadece benim görüşlerim, düşüncelerim, deneyimlerim, yorumlarımdır. Hiç bir kayıt özel bir kimseye ya da zümreye hitap etmemektedir ve tavsiye niteliğinde değildir. Self-awareness, mindfulness, wellbeing. Recognizing our oneness with the universe. Serving your truth, sharing your light.
…
continue reading
209 episodes
Mark all (un)played …
Manage series 3145665
Content provided by Seda. All podcast content including episodes, graphics, and podcast descriptions are uploaded and provided directly by Seda or their podcast platform partner. If you believe someone is using your copyrighted work without your permission, you can follow the process outlined here https://player.fm/legal.
Özfarkındalık, mindfulness ve kişisel gelişim hakkındaki düşüncelerimi aktarıyorum. Gerçekliğine hizmet et ve ışığını paylaş. Bu kayıtların hepsi sadece benim görüşlerim, düşüncelerim, deneyimlerim, yorumlarımdır. Hiç bir kayıt özel bir kimseye ya da zümreye hitap etmemektedir ve tavsiye niteliğinde değildir. Self-awareness, mindfulness, wellbeing. Recognizing our oneness with the universe. Serving your truth, sharing your light.
…
continue reading
209 episodes
All episodes
×
1 Geçmişini serbest bırakarak sen olabilme özgürlüğünü kendine tanı 59:17
59:17
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:17
Bu dönem hayatında büyük değişimler oluyor, bir şeyler sonlanıyor, ya da büyük ölçüde şekil ve form değiştiriyor olabilir. Ve bütün bunlar sende yoğun duygular yaratıyor olabilir. Bu duygular onlardan kendini tanımlaman için değil, varoluşunda neleri taşıdığını fark etmen için yüzeye çıkıyorlar. Bu duygular sadece bugüne ait değil, bugüne kadar biriktirdiğin ve hala bünyende ağırlığını taşıdığın deneyimlerin de izini taşıyorlar. Şu anda yüzeye çıkmakta olan şey, sisteminden enerjisel ve duygusal olarak hâlâ salıverilmesi gerekenlerin farkına varman için. Bunlar sorularına gelen yanıtlar. Hayatta nasıl ilerleyeceğini soruyor olabilirsin ve hayat sana ilerlemek için neyi serbest bırakman gerektiğini gösteriyor olabilir. Geleceğine doğru ilerleyebilmen için eski acılarını, kızgınlıklarını, hayalkırıklıklarını serbest bırakmaya davet ediliyorsun. Bu senin özgürlüğün için. Bunları taşıdıkça enerjisel olarak geçmişe bağlı kalıyor, geçmişin etkisinde yeniyi yazamıyorsun. Geçmiş deneyimlerinin sana getirdiği bilinci ve bilgeliği al kabul et ve seni eski enerjilere bağlı tutan acıyı serbest bırak. Bunlar senin gücünü tükettiği gibi ruhsal gelişimini, kalbinin arzusunu ve ruh amacının fiziksel tezahürünü yavaşlatıyorlar. Bunu yaparak seni tüketen, yıpratan, çürüten enerjilere olan bağını bırakmış ve tüm gücünü kendinde toplamış oluyorsun. Kalbindeki üzüntü ve acının süpürülüp gitmesine izin ver. Daha büyük bir içsel özgürlük için zamanın doğuyor ve bu daha büyük özgürlüğe giden yol. Bu özgürlüğü hak ediyorsun. Kendini geçmişinle özdeşleştirmeyi bırakmanın zamanı geldi. Hâlâ geçmişine bakarken, geçmişin acısını ve bu deneyimlerin dünyayı görme biçimini şekillendiren eski algılarını taşırken arzu ettiğin geleceği yaratamazsın. Onu bırak, sen sen olabilme özgürlüğünü bile kendine tanımamış olursun. Fırsatlar sana doğru ilerliyor, ama ancak onları destekleyecek içsel çalışmayı yapmaya hazırsan önüne açılacaklar. Bakış açını teslim etmeye, ve sana hizmet edecek ve seni daha yüksek bir gerçeklik düzeyinde huzura kavuşturacak yeni bir bakış açısı edinmeye hazır ol. Kendini eski varoluş biçimlerinin kıskacından kurtar. Sevgiyle kal…

1 Bitişler ve başlangıçlar birbirini barındırır: bir yeni sen doğuyor 59:58
59:58
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:58
Yas en büyük dönüştürücüdür. Belki aylardır bir şeylerin bitişlerini yaşıyorsun. Alışkanlıkların, bakış açılarının, varoluş şekillerinin. Kendinin bir bitişini yaşıyorsun. Belki de bir kayıp, bir vefat, bir ayrılıkla gelen yaşamın getirdiği bir yaş yaşıyorsun. Yas her haliyle bir dönüştürücüdür. Ve yasın ardından kimse aynı olmaz. Aynı kalmaz. Bitişler ve başlangıçlar her zaman birlikte varolur. Çoğu zaman bitişler ve başlangıçları yaşadığımızda, başlangıçlara odaklanmayı seçebiliriz. Ancak bazen bitişlerin acısı, sancısı bitende tutar bizi. Yeni bir şeyin başladığını bile anlayamayız. Ancak, yaşadığımız yasla beraber biz de yeni bir yerden varoluyor oluruz. Aynı değilizdir. Yas dönüştürür. Bu dönem hepimiz dönüşüm içindeyiz. Yadsınamaz, inkar edilemez bir dönüşüm. Eski varoluşumuz o veya bu nedenle artık mevcut değil. Ve bu dönüşümü her alanda hissediyor olacağız. Fiziksel bedenin daha hassas ve daha fazla özen istiyor olabilir. Bugüne kadar yaşadığından daha farklı spiritüel deneyimler yaşıyor olabilirsin. Kendi frekansının değiştiğini hissedebilirsin. Kendini yeni baştan keşfettiğin bu dönemde hiçbir şey için acele etme. Kendine, kendini yaşamak, deneyimlemek, gözlemlemek için zaman ve alan ver. Eğer dönüşümünün sağlamlaştığını hissettiğin bir dönemdeysen de kendine aksiyona geçmek için izin ver.…

1 Durduğun yer nereye baktığın belirler 1:16:33
1:16:33
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:16:33
Kış dönemleri doğa ve yaşam inzivaya geçer. Bu bizi de içsel inzivaya davet eder. İç mekanlarda geçirdiğimiz zaman arttığı gibi, iç dünyamızda da daha fazla zaman geçirmeye davet ediliriz. Bu kış dönemlerinde karanlık ve doğanın sessizliği, bizi de kendimizle kalmaya ve geçirdiğimiz dönemi değerlendirmeye davet eder. Kış dönemleri aksiyona geçmek ve adım atmak yerine, geçirdiğin dönemi değerlendirmek ve buradan nereye doğru adım atmak istediğini, neyi gerçekleştirmek istediğini ve bunu nasıl yapmak istediğini anlamak için ideal bir dönemdir. Yani yönünü ve yöntemini belirlemek için. Yönünü, hedefini ve yöntemini belirlemeden önce de asıl yapman gereken kendi varoluşunu anlayabilmektir. Kendi değerini anladığın zaman, ve kendine ve potansiyeline inandığın zaman kendinle hizalı olan yeri ve yönü kendin için seçersin. Aslansan ama kendini kedi zannediyorsan, bir kediye uygun hayal, hedef, niyet ve yöntem seçersin. Halbuki sen aslansındır. İlk başta aslan olduğunun, ormanın kralı/kraliçesi olduğunun idrakına varabilmen gerekir ki, kendi potansiyeline uygun hayaller, hedefler ve yöntemler seç kendine. Durduğun yer ve kendini konumlardırdığın yer nereye baktığını belirler. İlk başta kendini konumlandırdığın ve ait olduğun yeri anla ve idrak et ki, yönünü belirlerken bir aslana yakışır yerden seç. Tahtındaki yerini al. Sevgiyle kal…

1 İstediğini söylediklerinin tadını biliyor musun? 1:00:02
1:00:02
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:00:02
Uyumsuzluğun olduğu bir ortamda büyüdüysen veya çevrenizdeki insanlar uyum içinde yaşamıyorduysa, sen de uyum içinde yaşamanın nasıl bir his olduğunu veya nasıl göründüğünü bilmezsin. Sinir sistemin sağlıklı yaşamayı hiç bilmediyse, bu uyumsuzluğun, kaosun, gerginliğin, anksiyetenin normal olduğunu düşünerek bu işlev bozukluğunu yeniden yaratmak ve uyumsuzluğu yeniden yaratmak kolaydır. Ya da aşina olmadığın için sağlıklı ilişkileri ve etkileşimleri var oldukları yerde fark edemezsin. Güvenliğin nasıl bir his olduğunu, rahatlığın, şefkatin, anlayışın ve sevginin nasıl bir his olduğunu öğrendikçe, bunlar daha tanıdık hale gelir ve bunları yaşamında ve ilişkilerinde fark etmeye başlarsın. Bu yolculuk, sevildiğini, beslendiğini ve güvende olduğunu hissetmek için mümkün olduğunca çok alan ve fırsat yaratmayı içerir. Kendi içinde bunları var edebildikçe, daha derin bir muhakeme düzeyi gelir ve bu muhakeme içinde her şeyi daha net görmeye başlarsın. Netlikle birlikte, senin için neyin sağlıklı olduğunu görmeye başlarsın. Artık sevgi, şefkat, uyum, güven nedir kendi varoluşunda tanıdıkça bunun olduğu yerleri tanıyıp kendin için seçebilir hale gelirsin. Daha iyiyi seçersin, sağlıklı olanı seçersin ve bunları tutarlı bir şekilde seçersin. O zaman şifa doğal bir yan ürün haline gelir. Kendi kendinin şifa sığınağı haline gelirsin. Ferahlığa Yolculuk İnzivası, bedeninde güveni ve rahatlığı deneyimleyebileceğin ve bunanla aşina olabileceğin bir alan sunuyor. Kendinle Sevgiden Buluş atölyesi de otantik varoluşunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan o koşulsuz sevgiye giden, seni özgürleştirmeye giden yol. Sevgiyle kal…
Tüm versiyonların bugünkü varoluşunda barınıyor. Bebeklik halin, çocukluk halin, ergen olan sen ve genç yetişkin olan sen. Kaç yaşında olursan ol, o güne kadarki her halin bugünkü varoluşunda barınıyor. Kendinle yakın bir ilişki kurmak, her bir versiyonunu tanımakla ilgilidir. Onları tanımak, her bir versiyonunun isteklerini, hayallerini ve sevinçlerini anlamanı ve aynı zamanda her birinin taşıdığı acıları, yaraları ve korkuları anlamanı gerektirir. Onların ihtiyaç ve istekleriyle ilgilenirken, geride bıraktığın veya verdiğin her bir parçanla bağlantı kurarsın. Hiç ifade etme fırsatı bulamadığın parçalarını keşfediyor ve deneyimliyor olursun. Bu, her bir versiyonunla saklambaç oynamak gibidir. Onları bütüne geri getirmek ve bütünle tekrar bütünleştirmek sana kalıyor. Bu içsel oyun, olmadığına inandığın şey olduğunu kabul etmek ve bunu bilinç ve sevgiyle yaşamanın bir yolunu bulmakla ilgilidir. Bu, gölgeler arkasında saklı kalmış ve şimdi ortaya çıkmaya ve gerçekte olduğun güzel ve bütün varlığın bir parçası olarak yaşamaya hazır hale gelen parçalarını araştırmakla ilgilidir. Bu zorlayıcı olabilir çünkü henüz gerçekten sevmediğin ve kabul etmediğin yönlerini ziyaret etmek ve onlarla bilinçli olarak ilişki kurmak son derece rahatsız edici gelebilir. Yine de bütüne giden yol bu saklambaç sırasında bilinmezlerle karşılaştırsa da bütünden var olmanın getirdiği neşeye götürür. Sevgiyle kal…
Son zamanlarda yaşamınızda süregelmiş bir kalıp, bir varoluş biçimi ya da başkalarıyla ilişki kurma şekli farklı durumlarda ya da ilişkilerde size kendini yeniden göstermek için ortaya çıkmış olabilir. Bunu fark etmek ve artık buradan varolmadığınızı görmek, varlığınızda ve yaşamınızda büyük bir yer kaplayan derin bir duygusal bağlılığın salıverilmesidir ve onu salıvermek yeniye o kadar çok alan açar ki, havadaki değişim rüzgârını hissedebilirsiniz. Bu değişim rüzgârını hissederken bir sonraki aşamaya geçmek için acele etmenize gerek yok. Şu anda ilgilenmeniz gereken şeylerle ilgilenin. Tüm yarım kalmış işleri tamamlamak, iyileştirilmesi gerekenleri iyileştirmek ve en azından kendi içinizde bir kapanışa ulaşmak için zaman ayırmanız önemlidir. Eylem adımları atmak yerine, nereye gitmek istediğinize dair inancınızı oluşturmaya başlayın. Nereye gitmek istediğiniz konusunda net değilseniz veya şüpheleriniz varsa, net bir vizyonunuz olmaz ve kaybolursunuz ya da en azından önünüzde çok engebeli bir yol olur. Ne istediğiniz ve nereye gitmek istediğiniz konusunda çok net olun. İçinizde herhangi bir şüphe veya belirsizlik olup olmadığını anlayın, çünkü siz ilerlemeye çalışırken bunlar içinizde dirence neden olur. Ve bu neşeli bir yolculuk olmak yerine, şüphelerinizin barikat olacağı daha zor bir yolculuğa dönüşecektir. Kendinizi bir sonraki bölüme, bir sonraki yolculuğa hazırlamak, vizyonunuzda netleşmek ve içsel duygusal durumunuzu bu vizyonla uyumlu hale getirmektir. Eğer güvensizliğiniz veya şüpheleriniz sizi engelliyorsa, elde etmek istediğiniz şeyler üzerinde çalışmak yerine güvensizliğiniz üzerinde çalışmak kalbinizin arzusunu gerçekleştirmeyi sağlayan anahtar olacaktır.. Çünkü hayatınızın bir sonraki bölümünde, dünyaya gerçek sizi, sizi özel kılan benzersiz özelliklerinizi göstermeye davetlisiniz.…
Bu dönem yeni bir başlangıç oluyor. Ama aynı kitabın içinde yeni bir bölüme geçmek gibi değil. Serinin yeni bir cildine geçmek gibi. Ve ilk ciltte tam çözüme ulaşmamış konular, durumlar, içsel haller varsa onlar gündeme geliyor olabilirler ki, son bir defa daha masaya yatır, değerlendir, ilgilen ve çözüme ulaştır. Bu konular seninle bu yeni cilde gelmiyor. Çünkü bu yeni ciltteki varoluşun yaşamla, evrenle her daim beraber yaratım içinde olacak. Enerji alanında ne olduğu, ne barındırdığın büyük özen ve dikkat gerektiriyor. Duan söylediğin sözlerin değil tüm varoluşun olacak. Duan doğan. Sevgiyle kal…

1 Yaşamın içindeki enerjisel bağı takip et, sana sunulanı fark et 35:22
35:22
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked35:22
Her enerjinin madde formunda bir karşılığı var. Yaşamın içindeki enerjisel bağı gördüğünde yaptıklarının ve hatta varoluşunun yaratımını görebilirsin. İnsanlığının limitli algısında kendini kısıtlama. Yaşamın içindeki enerjisel bağı gör ve sana sunulanı göreceksin. Bugüne kadar hep çabalayarak, oldurmaya çalışarak, mücadele ederek bir yere geldiysen, hep bu şekilde yol aldıysan, şimdi bazı şeylerin sana sunuluyor olmasını garip karşılayabilir, hak etmediğin hissine kapılabilirsin. Kolay veya rahatlıkla oluyor olması seni tereddütte bırakabilir. Sen birebir o konu üzerinden çalışmamış da olabilirsin, ancak, yaptığın her şey seni buraya getirdi ve bu kapı sana açıldı. Ve bu bazen yaptığın değil, olduğun varoluşunu getirdiği yer oluyor. Varoluşunun yaratımı karşılığında evren bolluk bereketini sana sunuyor olabilir. Bunu görebiliyor musun? Enerjilerini takip edersen yaşamın içindeki enerjisel bağı da görebilirsin ve sana sunulanın nasıl sunulduğunu da. Sevgiyle kal…
Bu dönem kendi içinde gücünü daha fazla hissedecek ya da daha etkili olduğunu hissettiğin durumlar içinde bulabilirsin kendini. Yetenek ve becerilerinin, yapabildiklerinin, hatta kelimelerinin gücünün ve etkisinin katlanarak arttığını farkedebilirsin. Bu dönem kendi içinde farkındalığın artarken hem kendine hem etrafındakilere kendi gerçekliğini daha açıklık ve netlikle ifade etmeyi seçebilir ve kelimelerinin etkisine orada da şahit olabilirsin. İfade ettiklerin ilişkilerinde ve yaşamında dönüşümler getirebilir. Eğer bu dönem veya geçtiğimiz dönem bekletildiğini, duraksatıldığını hissediyorsan, bu süreci bekleme süreci değil de içe dönme dönemi olarak değerlendirdiysen buradan kazancın altın değerinde olacaktır. Bu bekletilme dönemi sağlık sorunlarından da olmuş olabilir. Yaşamını, alışkanlıklarını, seçimlerini ve yaşam tarzını ve ele alışını değerlendirmenin, bu süreçte edindiğin farkındalıkla yaşamını yeniden yapılandırmaya geçmenin vakti geldi. Varoluşunu bir bütün olarak ele al ki varoluşun konuşsun. Sevgiyle kal…

1 Oldurmaya çalışmak yerine, oluşmasına izin ver 48:44
48:44
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked48:44
Yaşamını yaratmak için bugüne kadar hep adım atmaya, oldurmaya, yönetmeye, yön vermeye, kontrol etmeye çalıştıysan, bil ki devran değişiyor. Çabanı, emeğini adım atmaktan ziyade varoluşunla olan bağını, varoluşuna olan güvenini kurmaya yöneltme vakti. Yönünü iç sesin sana ifade edecek. Onu duyabilmek için sukûnete ihtiyacın var. İçinde hala o huzur, sukûnet, dinginliğin olmadığı yerlere bakmak ve oralara gerekli özeni göstermek bu dönem asıl seni ileriye götürecek adımlar. Yani ileriye götüren adımlar içeriye götüren adımlar olacak. Efor, çaba, uğraş ile atılan adımlar seni bir yere kadar götürebilecekken, varoluşunun yönlendirmesine güvenerek izinle akıştan atılan adımlar seni çok daha ileriye taşıyacaktır. Varoluşuna, varoluşunun bilgeliğine güvenmek, kendinle güven ilişkisi kurmak asıl çaba, özen ve ilgi isteyen yer. Çünkü bundan sonra bu hizalanma yolun olacak. Sevgiyle kal…
Hayallerimizi gerçekleştirmek için inancın yanında bunu yaratıma geçirecek bilinç ve muhakeme gerekir. Zorlu deneyimler ve kalp kırıklıkları vazgeçmen için değil bu muhakemeyi edinmen içindir. Bu deneyimler ve bilinçle geliştikçe köklerimiz büyümeye daha elverişli saksılar isteyecektir - Düşürdüklerimiz, verdiklerimiz ve bizden alınan parçalarımıza duyduğumuz özlem bizi tekrar kendimizle buluşmaya götürüyor. Bunun için nereye nasıl bakacağını bilirsen. Sevgiyle kal…

1 Bu bir geçiş dönemi. Eski ile yeninin birbirine geçtiği bir dönem. Duygu bedeniyle yüksek bilincin buluşması 1:11:46
1:11:46
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:11:46
Bitişler ve başlangıçlar birbirini barındırır. Beklediğin bir şey olduğunda onu başlangıç olarak değerlendirirsin. Gidenin gitmesini istemediğinde bitiş olarak yaşarsın. Halbuki ikisinde de bir bitiş ve başlangıç vardır. Bu bir geçiş dönemi. Ve eski ile yeninin birbirine geçtiği bir dönem. Bir yandan yoğun duygular, anlayışlar, iç dünyada geçişler, derinliklerden gelen duygular olabilir. Diğer yandan onları gören, bilgelikle bakan, anlayan ama farklı bir bilinçte olan bir yanın olabilir. İnsan olma kapasiteni arttırdıkça birini veya diğerini seçme ihtiyacı duymadan ikisini de barındırabilirsin ve ikisi birbiriyle bütünü oluşturur. Sadece duygular sel olabilirken, sadece bilinç çok kuru kalabilir. Duygular ve sezgilerde kaybolurken, bilinç seni sana getirir. Bütün o varoluşun içinde seni sana hatırlatır. Sana özgü olanı. Bütünlüğün içindeki bireyselliğini, sana özgü ve sana özel olanı hatırlatır. Ve sonra tekrar bireyden bütüne götürür, bu sana özgü olan bütüne nasıl hizmet ediyor? Kendini ve enerjini koruman bu dönem çok önemli. Senin için olan sana açıldıkça ve kendini gösterdikçe, onu keşfetmek ve deneyimlemek için güvenli alan isteyeceksin. Desteklendiğin ve rahat hissetiğin ortamlar ve ilişkiler önemli. Enerjini korumaya özen göster. Bir yandan da kendini yaşamın sunduğu güzellikler, ve sürprizlere de açık tut. Yani enerjini koru, ancak kendini kapatma. Enerjini koru ve bu yüksek enerjinle uyumlu yaşamın sunduklarına açık ol. Sevgiyle kal…
Yaşamak istediğini yaşayabilmek için içinden geçtiğin süreç yaşamak istediğinin tam tersini hissettirebilir. Güçlenmeye çalışırken güçsüz hissedersin. Şifalanma yoluna girince, yaralarını su yüzüne çıkarır, yaralarını ve acılarını daha fazla hissedersin. Aydınlığa giden yol da karanlıktan geçer. Karanlığa davet aydınlığa giden yoldur. Kişisel hayatında ya da kolektifte yaşananlarda bu karanlığa daveti hissediyorsan kulak ver. Sana kendinle olan bağını kuvvetlendirmeye davettir bu. Karanlıkta, gözünle göremediğin yerde, nasıl diğer duyularınla daha fazla bağ kurarsın. Bu dönem de kendi iç gözünle olan bağını kuvvetlendirmeye hizmet ediyor. Sevgiyle.…
Uyanış insanın kendiyle başlar. Nasıl karanlık çöktükçe evdeki ışıkları yakarız. İşte içimizde ve hayatımızdaki karanlığın derinliğine inmeye izin verdikçe de içimizdeki ışıkları yakıyoruz, aydınlanmayı yaşıyoruz. Kendimize uyanıyoruz. Kendinin karanlığıyla kalıp oradan gücünü geri alabilen, varoluşun sunduğu diğer karanlıklara da zaman içinde uyanır. Karanlık içimizdeki aydınlığı uyandırıyor ve aktive ediyor. Ve uyandığımız yerden gücümüzü geri alıyoruz. Büyük uyanışa hazır mısın?…
Güçlü bir değişim enerjisi var. Bir çok konuda bir dönüm noktası yaşıyor olabilirsin. Bu dönem sorulan sorulara cevapların geldiğini de fark edebilirsin. Çözümün cevabın içinde olduğunu düşünüyor olabilirsin, ancak asıl konu şu ki, doğru soruları soruyor musun? Her cevap çözüm sunmaz. Sana rehberlik edecek ve yol gösterecek cevapları alabilmen için doğru soruları soruyor olman lazım. Bu soruları sormaya hazır mısın?…
S
Seda’nın Sesi

Benliğimizde varolan eril ve dişil enerjilerin birbiriyle olan etkileşimi, ve eril ve dişil enerjinin partnerlik ilişkilerinde nasıl kendilerini gösterdiklerini kişisel deneyim ve gözlemlerim üzerinden paylaştım. Sevgiyle kal.
S
Seda’nın Sesi

1 Fiziksel, duygusal, ruhsal varoluşumuz kendimizle ilgili neye inanıyorsak ona uyumlanıyor. 1:08:42
1:08:42
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:08:42
Fiziksel, duygusal, ruhsal varoluşumuz kendimizle ilgili neye inanıyorsak ona uyumlanıyor. Kendine dair sahip olduğun imaj, tüm kişiliğinin üzerine inşa edildiği zeminin oluyor. Bu sadece davranışlarını kontrol etmekle kalmıyor, hayatla etkileşimini de kontrol eder. Bu senin öz benliğin değildir. Senin özel, sana özgü olan frekansın, senin için olan her şeyi sana getirmek için elinden geleni yapıyordur ancak senin düşünce, inanç ve bakış açılarından oluşmuş kişisel imajın, benliğin, bunların sana ulaşmasını engeller. Sana ait olmayanı bıraktıkça sen kendi özünden varoldukça fiziksel, duygusal bedenin de sana uyumlanır, hayatındaki durumlar da sana uyumlanır.…
7 yaşına kadar Theta beyin dalgasındayız ve o beyin dalgası hipnoz gibi. Etrafında gördüğün gözlemlediğin deneyimlediğin her şey bir bilgisayarın sabit diskine program yazılması gibi senin bilinçaltına programlanıyor. Ve ondan sonra hayatla etkileşim içindeyken sen farketmeden bu yazılımdan varoluyorsun. Hayatın, programlanmalarının bir çıktısı. Hangi programlara sahip olduğunu göremeyebilirsin ama bunların sonuçlarını yaşamında görürsün. Hayatına giren, hoşuna giden, istediğin şeyler, bunları kabul etmek için programların olduğu için girerler. Ama arzu ettiğin, istediğin ve elde etmek için mücadele ettiğin, uğruna çok çalışıp çabaladığın ilişkiler, işler, bereket bolluk, her neyse bir türlü gerçekleşmez. Neden? Çünkü bu istek ve hedeflerin programlanman tarafından desteklenmiyordur. Uğraşarak ve çaba sarf ederek programı geçersiz kılmaya çalışıyorsun. Bu bir sabit disk programını geçersiz kılmaya çalışmak gibidir. Bu durumda çok çalışmak yerine, yeniden programlamak gerekir. İstediğin yaşamı mı yaratıyorsun? Tam olarak değil. Aslına bakarsan, yaratmaya programlandığın yaşamı yaratıyorsun. Seni engelleyen limitleyen eski yazılımları geçersiz kılıp bugünkü istek ve ihtiyaçlarını destekleyecek yazılımları yüklemek mümkün. Varolduğun yeri değiştirmek mümkün.…
S
Seda’nın Sesi

1 Atalardan aktarılan hücresel yazılım çözülmesi 1:18:57
1:18:57
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:18:57
Kendi varoluşumuzun temelindeki yazılımlar değil sadece, atalarımızdan aktarılan yazılımlar da hücrelerimizde ve benliğimizde. Hepimizde varolan eril ve dişil enerjilerin uyanışı bunları baskılayan yazılımların çözülmesiyle oluyor. Bu da seni kişisel varoluşunun derin bir dönüşümüne götürmüş olabilir. Ölüm gibi gelen bir dönem doğuma gebedir. Her zaman sana ait ve senin olan sana açılıyor. Sevgiyle kal.…
S
Seda’nın Sesi

1 Farkındalıksız people pleasing varoluşunda olmak, gasp edilmiş bir varoluştan söz etmek demek 1:23:49
1:23:49
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:23:49
Çocukluktan etrafına, ebeveynlerinin ve etrafındakilerin istek ve ihtiyaçlarını gidermeye, başkalarını hoş tutmaya odaklı varoluş şekli people pleasing dediğimiz varoluş şeklini yaratıyor. Bu kişinin kendi varoluşuna alan bırakmıyor. Bu o kişinin varoluşunun gasp edilmesi demek oluyor. Bu şekilde büyümüş kişiler bu kalıbı benimsediğinden kendini bunun bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde talep edildiği ortamlar ve ilişkilerde bulabiliyor. Kişi bu şekilde büyümemiş olsa da başka yaşanmışlıklar ve inançlar yetişkin yaşta bunun talep edildiği ilişkilere girmesine neden olabiliyor. Böyle bir varoluşla büyüyen kişi yetişkin olduğunda da ve kişi böyle bir ilişkiye girdiğinde kendi varoluşunu sahiplenmekte, kendi istek ve ihtiyaçlarını dile getirmek ve talep etmekte ve kendi varoluş alanını anlamakta ve sınırlar koymakta zorluk çekiyor. Hatta bu kalıp, bilince ve farkındalığa taşınmazsa, kişi kendini bunu talep eden durumlar ve ilişkiler içinde daha sık buluyor ve buralarda gereğinden çok daha uzun kalıyor ve çıkmakta zorlanıyor. Bu tür bir varoluş şeklinden çıkmak için farkındalık yetmiyor. Farkındalık bunu çözümlemeye gitmek için gerekli kapıdan içeri sokuyor. Bu varoluş şekli bedenselleşmiş olduğu için - bedenle çalışmak ve bedenle tekrardan güvenli bir bağ kurarak algıda oluşmuş olan sisi kaldırabilmek, -bu varoluş şeklini bir baş etme mekanizması olarak edinmeyi gerektiren yaşanmışlıkları şifalandırarak acıyı serbest bırakarak bu varoluş şekline ihtiyacın kalmadığı yerden dönüşüme izin vermek gerekiyor. Bu sayede bunu talep eden ve bekleyen durum ve ilişkileri daha baştan tanıyarak buradan kendini çıkarmak mümkün. Bu, şifanın zehirden daha derine inmesini sağlayan çalışmalarla oluyor. Farkındalık şifanın kendisi değil şifaya götüren adım oluyor. Sevgiyle kal.…
S
Seda’nın Sesi

1 İkili ilişkilerimizde eğilimlerimize & davranışlarımıza yön veren ne? Gerçekten seçim yapıyor muyuz? 2:09:05
2:09:05
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked2:09:05
Hayatımıza ve seçim dediklerimize geri dönüp baktığımızda, bugün gördüğümüz bir çok şeyin belki de geçmişte o gün de görebileceğimiz kadar açık ve ortada olmuş olduğunu fark edebiliriz. Peki şimdi durup baktığında rahatlıkla görebildiğini vaktinde görmeni ve değerlendirmeni engelleyen neydi? O kişiyi ve durumu seçmemen için bütün sinyalleri görürken yine de orada kalmana, veya olduğun yerden veya ilişkiden çıkman gerektiğini gördükten sonra hala kalmana neden olan ne? Gerçekten bunları kendin için bilinçli seçmiş olabilir misin? Kendin için hizalı ve yapıcı seçimleri yapmandan seni alıkoyan ne? Ve bunu nasıl dönüştürebilirsin. İkili ilişkilerinde kendin için yapıcı, sevgiden, gönlünle hizalı ilişkiler kurmak için senin için olumsuz olan deneyimlerde seni tutanın ne olduğunu anlaman ve oradaki iç hikayeni dönüştürmen önemli. Seni orada tutanın ne olduğunu, iç dünyanın ve sinir sisteminin nasıl işlediğini, senin için nasıl seçimleri asıl sinir sisteminin yaptığını ve bunu anlamadığın yerden onun işleyişine ayak uydurarak belki de kendin için yapıcı olmayan yerlerde kendini bulabileceğini anladığında, bunu nasıl dönüştürebileceğini de görebilirsin. Hayatı belli bir şekil ve şemada yorumlamana ve anlamlandırmana neden olan iç hikayelerin, inanç ve düşünce kalıplarını anlamak ve bunları çözümlemek için Kendinle Sevgiden Buluş farkındalık atölyelerine katıl. Sinir sisteminde güvenli varoluşa kendini getirebilmek ve sinir sistemini yeniden kodlamak için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına katıl. Varoluşunun bütünlüğünü anlamak, ve kendi içindeki ışığını büyütmek ve dışarıya taşıyabilmek için Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni tanı kampına katıl. Sevgiyle kal.…
S
Seda’nın Sesi

1 Zırhımızı koruyarak sevgiden ve huzurdan yakın ilişki kurmak mümkün mü? 59:48
59:48
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:48
Çocukluğumuzda farkında olarak ya da olmayarak edindiğimiz algılar, oluşmuş inançlar ve düşünceler oluyor. Çocukluğumuzda varoluşumuzun önceliği hayatta kalmak olduğu için o zaman oluşan karakterimiz ve kişiliğimiz de hayatta kalma amacıyla oluşan mekanizmaların toplamı oluyor. Bu mekanizmalar etrafta tehdit olabilecek olguları görmeye algılamaya ve ona karşı kendini koruma üzerinden kurulmuş oluyor. Bu karakter ve kişilik bizim oluşturduğumuz zırhımız aslında. Bu zırhı ve altındaki varoluşu birbirinden ayırmadan bir ilişkiye girmek aslında zırhımızdan ilişkiye girmeye çalışmak oluyor. Zırhımızı yani bizi koruması için devreye giren baş etme mekanizmalarını kendimiz, karakterimiz zannetmek ve bununla uygun bir ilişkiye girmek bu zırhı korumamıza devam ettirecek ilişkilere sokar. Yani kendini koruma mekanizmalarını devam ettiren. Zırhının ve asıl benliğinin ne olduğunu anlamadan, bunları ayrıştırmadan, ve zırhını koruyarak buradan sevgi, güven ve huzur getiren bir ilişki kurmak mümkün mü? Kendini, asıl benliğini anlamak ve zırhınla benliğini ayrıştırmak istiyorsan Kendinle Sevgiden Buluş farkındalık atölyelerine katıl. Sinir sisteminde güvenli varoluşa kendini getirebilmek ve sinir sistemini yeniden kodlamak için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına katıl. Sevgiyle kal.…
S
Seda’nın Sesi

1 Yaşam, doğumdan ölüme giden yol değil, korkudan sevgiye giden yol 52:29
52:29
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked52:29
Korku en ilkel duygulardan biridir. Doğduğumuz zaman bedenimiz ve bünyemiz hayatta kalmayı önceliklendirir. Bunu sağlayan şeylerden biri de kendini korumayı öğrenmektir. Korku duygusu aslında kendimizi korumamız için gereken ve devreye giren en ilkel ve aslında işlevsel birincil duygulardan biridir. Bu korku duygusu ve bu korkudan varoluş hepimizin temelinde var. Bedenleştikten sonra bu duyguyla varoluyoruz. Yaşamımızın ilk yıllarında, aciz bir çocukken, davranışlarımız ve varoluşumuz kendimizi güvende tutacak şekilde oluşuyor ve şekilleniyor. Yani benliğimiz aslında korku tabanlı kendimizi koruma mekanizmamız oluyor, yani zırhımız. Yaşamı farkındalıkla yaşamaya başladıkça personamızın benliğimizi korumak için oluşmuş bir zırh olduğunu fark ediyor ve benliğimizi tanımaya, anlama ve oradan yaşamaya adım atabiliyoruz. Bu da korkudan değil, güvende hissettiğimiz yerden zırhın altında koruduğumuz benliğimizi tanımak ve oradan yaşamak oluyor. Bu güveni biz kendimize sunmayı ve sağlamayı öğrendiğimiz zaman bu zırhı kenara koyarak yaşayabiliyoruz. Hem kendimize hem de yaşama ve etrafımızdakilere korku, tedirginlik ve tehdit algısıyla bakmayı bırakıp, sevgiden ve şefkatle bakmaya başlıyoruz. Ve işte orası hem kendimizin zırhımızı bıraktığımız hem de etrafımızdakilere zırhlarını bırakmaya davet ettiğimiz yer oluyor. Buraya farkındalık, güven, kabulle geliniyor. Buraya bu yolda yürünerek geliniyor. Yaşam doğumdan ölüme giden yol değil belki de korkudan sevgiye giden yol. Bu yol ancak yürümeyi seçenin ayaklarının altında beliriyor. Sen de bu yolda yürümek ister misin? Seni yolunda desteklemek için Online olarak 4 günlük Kendinle Sevgiden Buluş Farkındalık atölyesi, 14-17 Mart’ta Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı kampı ve 22-26 Mayıs’ta Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampı düzenliyorum. Detaylar için bana healandrise@soundofseda.com adreainden ulaşabilirsin. Sevgiyle kal.…
S
Seda’nın Sesi

1 Sistemlerin çatlaklarından doğan sorgulama ile kişisel erdeme doğru yolculuk 2:07:49
2:07:49
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked2:07:49
Sistemler gruba hitap eder, bireye değil. Bireysel ve kişisel sorularımıza sistem asıl cevabı veremez. Sistemlerin kalıp yaklaşımları bizim üzerimizde eğreti duran bir kıyafet gibidir. Ve yeri geldiğinde çoğu insan bu kalıp doğru ve güzel olan sanarak ona kendini uydurmaya, sığdırmaya çalışıyor. Nasıl eskiden kıyafetleri terziler kişiye özel dikermiş, ve kişi onun içinde kendini en güzel şekilde hisseder ve gösterebilirmiş; öyle bir kişisel varoluşumuzu, benliğimizi, bize özel olanı anlayabileceğimiz bir döneme geçiyoruz. Bu da sistemi ve sistemleri, ve bugüne kadar oluşmuş yapıları sorgulayarak başlıyor. Bu kişisel hayatımızdaki sistemler de olabilir, kolektif toplumsal sistemler de. Bu bireysel ve kişisel anlayışa gidişat bizi asıl özümüzle ve kabilimizle buluşturacak olan da yol. Bugüne kadar oluşan ve sürdürülen sistemler öz olanı anlamlı ve aktarılabilir hale getirirken, büyük kitlelere hitapta bu özden uzaklaşıp sistem cevabın kendisiymiş gibi sunabiliyor. Biz kendimizi anlama yolunda kalıpların kısıtlayıcı kaldığını gördüğümüz yerde tekrardan öz olana doğru yöneliyoruz. Bu kişisel erdeme giden yol. Bu dönem dışarıdaki sistemlerde çatlaklar oluştukça seni içeri bakmaya yönlendiriyor. Bizim kendi bünyemizde çatlaklar da olabilir. Bu noktada da hatırlatmak isterim ki, sen sandığının derinlerindesin. O derinlerden buluşmak dileğiyle. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

1 Yeni başlangıçlar, seni senin için anlamlı olana, kendi doğanla işbirliği içinde olduğunda götürür 1:03:37
1:03:37
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:03:37
Her ne kadar yeni yıla yaklaşıyor olsak da kış dönemleri yeni başlangıçlardan ziyade geçmiş seneyi değerlendirmek ve yeniye başlamadan önce hazırlık yapmak için daha uygun zamanlardır. Bu süreçte sana hizmet edeni ve etmeyeni anlamak, geçtiğin sana kattıklarını anlamak, hizmet etmeyeni bırakmak, gitmek istediğin yönü ve o yönde ilerlemek için anlamlı olanı nasıl kendine katabileceğini belirlemek ve fark ettiklerinin ışığında baharda doğanın da uyanışıyla yeniye başlamadan önce seni ileriye götürecek olan için hazırlık yapmak için en iyi dönemdir. Bu dönem, seni engellediğini düşündüklerinin kendinin dışında değil içinde olduğunu anlayarak, kendinde bugüne kadar görmediklerini görmeye niyet etmek, ve yaşamak istediklerini yaşayabilmen için kendini nasıl yapılandırmanın anlamlı olduğunu anlamak ve değerlendirmek için iyi bir dönem. Kendini tanımak ve anlamak kendinle işbirliği içinde olmanı sağlar. Kendi doğanı anladığın yerden kendinle işbirliği içine girdiğinde kendine ve becerilerine inancın artar ve tüm varoluş ve potansiyelinle hareket edebilirsin. Kendinle işbirliği içinde olarak yeniye başladığında işte o zaman bu başlangıç seni, senin için anlamlı bir yere götürür. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Kendine koyduğun koşullar seni sen olmaktan alıkoyuyor 44:54
44:54
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked44:54
Kendine koyduğun koşullar ve şartlar seni senden uzaklaştırıyor. Kendine koyduğun koşullar kendini ve yaşamı koşullu deneyimlemene neden oluyor. Kendinle ilişkin koşullu bir ilişkiye dönüşüyor. Her koşul içsel bir baskı yaşattığından varoluşunu kendine yaşatamaz olduğun gibi, kendini kendine parçalar halinda yaşatıyorsun. Olanı da tanımaktan ve deneyimlemekten uzaklaşıyor oluyorsun. Bu hayattaki en büyük lutüf olan varlığınla koşulsuz bir varoluş mümkün. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

1 Hissettiğin sevgi kendine izin verdiğin kadar 59:54
59:54
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:54
Hayatta hissettiğimiz ve yaşadığımız sevgi benliğimizde sevgiye izin verdiğimiz kadardır. Kendinle sevgiden buluşmak, varoluşundaki sevgiyi hissetmene engel olanı bırakarak olur. Kendine koyduğun koşullar, seni kendinle mücadele içinde bırakır. Ve mücadele hayatlaymış gibi sanmana neden olur. Mücadele, olmazsa sevilemeyeceğine inandığın koşulları korumaya çalışma çabandır. Halbuki seni sevgiyi hissetmekten alıkoyan bu koşulların kendisi. Sevgiden, sevgiyle.…
Kalbinde yas ve şükürü birarada yaşamak
S
Seda’nın Sesi

1 Hızlı kalp atışların her zaman çekimin işareti olmayabilir 44:45
44:45
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked44:45
Genelde çoğu insan bir insana çekim duyar ve sonra onunla bir ilişki hayal eder ve belki de oldurmaya çalışır. Kaç insan bir ilişki hayal edip o ilişkiyi yaşayabilecek kişi olmaya hazır mıyım, hazır olmak için ne yapabilirim diye sorar kendine? Ya da istediğini bildiği ilişkiyi kurabileceği biri mi karşısındaki diye bakar? Kaç insan “nasıl bir ilişki istiyorsun?” sorusuna detaylı cevap verebilir? Nasıl bir ilişki istediğini bilmek kendini bilmekten, tanımaktan geçer. Çoğumuz ise kendimiz yerine bir başkasına bakıp umut ediyoruz aradığımız ilişkiyi yaratacak kişi o olsun diye. Hatta aynı kalıp aynı tür insanlara çekim duyuyoruz, ve sonucun farklı olmasını bekliyoruz. Çekim duyduğunu sandığın kişi bile içindeki anksiyetiyi yükselten biri de olabilir. Hızlı kalp atışların her zaman sevginin işareti değil bedenin sana başka mesajlarını iletme yöntemi olabilir. Ve bunun nedeni sende, senin iç dünyanda yatar. Kendinle Sevgiden Buluş atölyesi bu sorularına cevap verebilir. Katılmak için sedaerkman.com sayfasından detaylı bilgi edinebilirsin. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

Hepimiz düşüyoruz. Düştüğümüz zamanları yeri geldiğinde saklamak istiyoruz. Hassasiyetimizi gizleme ihtiyacı duyabiliyoruz. Güçsüz sanmasın başkaları bizi diye. Bu deneyim zamanında güçsüzlüğümüzden faydalanıldığı için olabiliyor. Bu benim için geçerliydi ve o yüzden kimse düşmesin, benim yaşadığım acıyı yaşamasın isterdim. Şimdi görüyorum ki kimsenin düşmesini engelleyemem ve acı yaşamalarından koruyamam. Ama ayağa kalmak isteyenlere yardım edebilir, acısına çözüm bulmak isteyenlere destek olabilirim. Düşmek güçsüzlük değil, acı ve hassasiyet zayıflık değil. Öyle hissettiren ve seni en güçsüz anlarında saklanmak zorundaymışsın gibi hissettiren her deneyim için üzgünüm. Daha fazla saklanmak istemediğinde de bil ki seni desteklemek için hazır bekleyenler var. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

Algın dışarıya dönükse sanrılarla yaşarsın. Dışında gibi gözükeni anlamaya gösterdiğin ilgi, özen ve enerjiyi kendini anlamaya yönlendirdiğinde kendi gerçekliğine yaklaşırsın. Bir değişim yaşamak istiyorsan ancak bu gerçekliğe yaklaştıkça bunu yaratabilirsin. Bireysel hayatında sanrılardan kurtuldukça toplumsal ve kolektif olarak da sanrılarından kurtulur, olana gözün açılır. Sevgiyle…
S
Seda’nın Sesi

1 Doğum kanalındayken gördüğün seni aldatır, hissettiğin seni yönlendirir 57:34
57:34
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked57:34
Her dönem herkesi aynı şekilde etkilemez. Yağmur yağıyordur. Toprağını hazırlayıp tohumlarını ektiysen sen bu yağmuru kutlarsın, sevinirsin, kucaklarsın. Evinin çatısında delik var ve aylardır tamir etmediysen yağmur yağdığında söylenirsin, kızarsın, kötülersin. Herkes için yağmur yağıyordur. Ama öncesinde ne yaptığın o yağmur yağdığında seni nasıl etkilediğini belirler. Bu dönem öyle bir dönem. Evinin çatısını tamir etmediysen, yağmura kızmak yerine tamir etmeye geçmek sana yardımcı olacaktır. Evinin çatısında delik olduğunu bilmiyorduysan da, yağmur sana nerede delik olduğunu ve nereye bakman gerektiğini gösteriyordur. Her zaman bunu şükürle yapmak kolay olmasa da hepsine şükür duyabilecek yere gelebilmek de aslında bu yağmurun hepimize hizmet ettiğini fark etmekle oluyor. Bu anlayış her zaman gözlerimizin gördükleriyle vardığımız bir yer olmayabilir. Gözlerinle göremesen, algılayamasan, neye çekim duyardın? Ne hissederdin? O ruhunun duyduğu çekim ve iç sesinin yönü. Gözle gördüklerimiz aldatır. Her zaman gördüğüne inanmak yerine, içinde hissettiğine de sormayı hatırla. O sana yağmurun seni nereye yönlendirdiğini ruh boyutunda gösterecektir. Bu dönem kendi iç dünyanı, kişisel varoluşunu anlamaya, kendi derinlerini keşfetmeye çağırıyor. Yaşam boyu devam eden bir yolculuk olsa da bu, özellikle bu dönem yeni bir doğum kanalındayız. Bu geçtiğimiz dönemlerde ve bu kanaldayken varoluşunun derinlikleriyle ilgili kendine kattıkların doğumunla açılan yeni varoluş kapılarını belirleyecek. Herkes yağmuru kendi bulunduğu yerden deneyimleyecek. Sen nerede olmayı seçiyorsun? Sevgiyle…
S
Seda’nın Sesi

1 Dünyevi gibi gözüken uğraşlar varoluşunda yüksek frekansları taşıyabilecek alanı hazırlayabiliyor 59:57
59:57
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:57
Dünyevi gibi gözüken uğraşlar varoluşunda yüksek frekansları taşıyabilecek alanı hazırlayabiliyor
S
Seda’nın Sesi

1 Her attığın adımla yönünü belirliyorsun. Yaşamak istediğine biraz daha soğuk mu sıcak mısın? 1:32:36
1:32:36
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:32:36
Bir insan şanslıysa acıyı, rahatsızlığı, zorluğu ileriki yaşlarda deneyimler, genç yaşta deneyimlemektense. Ancak bunun dezavantajı, acının, rahatsızlığın, zorluğun, huzursuzluğun, yaş ilerlemesiyle geldiğini düşünür, bunları ilerleyen yaşlarıyla özdeşleştirirler. Halbuki hayatta her adımla kendinden uzaklaştıkça, her yıl biraz daha ve biraz daha uzağa gittikçe, yıllar içinde sana kendinden uzaklaştığını söylemeye ve sesini duyuramaydığı için bağırmaya başlayan varoluşunun sinyalleridir bunlar. Bunları genç yaşta yaşamış biri olarak, bunun illa da yaşla ilgili olmadını deneyimledim. Ve benim yaşadığım acı, rahatsızlık ve zorluklar erken yaşta beni geri çağırdı. Sağlıklı mı olmak istiyorsun? Hayattaki yönünü mü bulmak istiyorsun? Hizalı bir partner ilişkisi mi istiyorsun? Hepsi için kendini, doğanı, bünyeni ve en önemlisi acını, sancını, yaranı tanıman önemli. Sağlıklı olmak istediğin için kronik ağrını ve acını yok sayarsan, bir ilişkide olmak istediğin için değerlerin ve yaşam çizginle hizalı olmayan biriyle birlikte olmayı ve kalmayı seçersen, mutsuzluğunu veya acını “hayat böyle bir şey” diyerek geçiştirirsen, yaşamın seni sana göstermeye çalıştığı tüm yollara, sinyallere, uyarılara kapıyı kapatmış olursun. Fiziksel ve ruhsal acı ve rahatsızlık sana SENİ göstermeye çalışıyor. Sana senin istek ve ihtiyaçlarını dile getirmeye çalışıyor. Sende daha görülmemiş olana seni götürmeye çalışıyor. Halbuki çoğu zaman kulak asmıyor, görmezden geliyor, inkar va ihmal ediyor olabilirsin. Her attığın adım seni bir yöne götürüyor. Attığın adımlar seni kendine mi yaklaştırıyor yoksa kendinden mi uzaklaştırıyor? Soğuk sıcak oyunu gibi. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

Bizi yaşamak istediğimiz sevgi dolu ilişkilerden, bolluk ve bereketten, coşku ve neşeden alıkoyan şeyin yaşanmışlıklarımız, travmalarımız, yaralarımız olduğunu zannediyoruz. Bu yaşanmışlıklar, travmalar ve yaralar bizimle var olurken böyle düşünmek, bizi kendimizle bir mücadele içine sokuyor. Onları, istediğimiz her şeye giden yolda tehdit gibi görüyor ve onları yokmuş gibi saymak, görmezden gelmek ve inkar etmek istiyoruz. Ve aslında yaşamak istediğimizden bizi alıkoyan bu tavrımız oluyor. Bizi engelleyen, tüm bu taşıdıklarımıza olan direncimiz oluyor. Çünkü bunu yaparak ilk olarak kendimizi inkar etmiş, kendimizle mücadeleye girmiş ve kendimize direnç göstermiş oluyoruz. Ancak kendimizle, bize engel gibi gördüğümüz varoluşumuzla işbirliği içinde olarak hayal ettiğimiz, arzuladığımız ve kendimiz için istediğimiz yerlere gidebiliriz. Biz yaralarımız ve travmalarımız değiliz ama ancak onları anladığımız yerden onların bizi yönetmesine son verebilir ve seçimli bir yerden yaşamaya başlayabiliriz. Bu da varlıklarını kabul etmeyi, söylemeye çalıştıklarını dinlemeyi, anlamayı ve işbirliği içinde olmayı gerektiriyor. Ancak öyle meşale eski varoluşundan yeni varoluşuna geçiyor. Hep birlikte ele ele yürümek dileğiyle. Sevgiyle kal…
S
Seda’nın Sesi

Bu kayıt bir önceki kayıdın devamı olarak kaydettim. Süper kahraman da kötü karakter de acılarını taşıyarak acılarından varolur ve acılarının yönettiği şekilde yaşarlar. Acılarından yönetilmeyi bıraktığın yerde bugüne kadar varolmaya fırsatı olmamış içindeki çocuk ortaya çıkacak. Duygusal yaralarını çözümledikçe daha genç hissedersin, çünkü bugüne kadar saklanmış olan içindeki çocuk artık kendini ifade etmeye başlar. Sevgiyle kal…
Empat doğulmaz, olunur. İnsanları memnun etmeye odaklı doğulmaz, olunur. Herkesten bağımsız olmak için doğulmaz, olunur. Ebeveynlerin duygusal olgunlukta olmadığı yerde çocukların etrafları ve koşullarla baş etmek için oluşturduğu bazı yöntemler bunlar. Yetişkin olduğumuzda, bu bizim hayatımızda bize karşı işleyen bir varoluş şekli oluyor. Ve sonra da hayatımızda hep bizden bu şekilde varolmamızı talep eden durumlar ve ilişkilere çekiliyoruz. Yaşadığın çekim aslında anksiyete. Huzur getirmeye o kadar odaklı oluyorsun ki huzursuzluk olan yere çekiliyorsun. Sinir sisteminin kendini güvende tutma çabası bu. Bunu anladığın yerden bu kişilik diye tuttuğun kabuğunu bırakabilir ve yeni bir yerden varolmayı seçebilirsin. Bir sonraki kayıt bu kaydın devamı, ve bu yeni yerden varoluşu biraz daha detaylı anlatıyor. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Şifalanmak bazen kendi cehennemine gidip geri gelebilmek gibidir 1:13:57
1:13:57
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:13:57
Kendinden kaçarken ve parçalar halinde yaşarken kendini gerçekleştirmen mümkün mü? Yaşamın içinde derin üzüntüler ve acılar yaşadığın zaman, eğer bunları anlamlı bir şekilde sindiremezsen, zamanla bu acılarla yaşaması ve onları taşıması güç geldikçe, bu acıyı taşıyan parçalarını geride bırakarak yaşamın içinde ilerlemeyi deniyorsun. Bu da zamanla seni parçalar halinde bir varoluşta bırakıyor. Kolun acıyor diye kolunu kullanmadıkça, bacağın ağrıyor diye bacağını kullanmadıkça nasıl varolanın tamamını değil de geriye kalanıyla yaşamaya çalışıyor oluyorsun, var oluşuna da aynısını yapıyorsun. Halbuki o acı ve ağrının nedenini ve kökünü anlamak için kalsan, iyileşmesi için ilgilensen ve ihtiyacı olanı sunsan, nasıl o uzuvlarını da tekrar kendine katabileceğin gibi, canı yanan parçalarınla kalabilirsen onları da kendine katabilir, varoluşunun tamamından var olabilirsin. Aksi takdirde, acıyan yanlarına zamanla yabancılaşıyor, varoluşununun tamamını kullanmadığın için potansiyelinin de tamamını kullanamıyor oluyorsun. Bu acıyı taşıyan parçalarının acısı sen onları inkar ettikçe geçmiyor ve de, artıyor. Nasıl kolun acıyorsa inkar ettikçe geçmez ve bedenin bu acıyı sana fark ettirmek için daha yüksek sesle konuşur, varoluşun da aynı şeyi yapıyor. Ve nasıl kolun acırken biri çarpsa canın daha da çok yanar ve çarpana da kızar ve öfkelenirsin, sen de hem kendi canın acıdığı için kendine kızıyorsun hem de çarpana. Hem kendine bir kızgınlık besliyorsun, hem de canını yakabilecek olan tüm olaylara, insanlara, ihtimallere. Acıyan yanlarına biri dokunmasın, tetiklemesin diye korkarak ve kaçarak yaşamaya başlıyorsun. Sonra buradan da, kendi kendinle mücadele içinde olduğun bu yerden de, mutlu ve huzurlu bir yaşam kurmaya çalışıyorsun. Ve, tabii, nafile. Bugüne gelene kadar acı çektikçe bu acı çeken parçalarını geride bıraktıkça parça parça bir varoluştan, fragmante olmuş bir varoluştan yaşıyor oluyorsun. Kendine yabancılaşıyor, varoluşunun tamamını kullanmadığın için potansiyelinin de tamamını kullanamıyorsun. Kendi içinde acıyı yaşamış olan yanlarını terk ettikçe, bu acıyı barındıran yanların sana kendini olumsuz hissettirdiği için onlara düşman oluyorsun. Kendi kendinle savaş ve mücadele içindeyken kendini huzurlu ve mutlu hissettiğin bir yaşam kurmaya çalışıyor oluyorsun. Bu hayatta ilk kaçtığın kendi içinde barındırdığın ve taşıdığın acılar. Ve bunları tetikleyebilecek herkesten ve her olaydan da kaçıyorsun. Yaşamı adeta hep bir şeyleri atlatmaya çalışır gibi yaşıyor, güveni hissedebileceğin küçük alanlar arıyorsun. Bu küçük alanlara sığabilmek için de sen kendini küçültüyorsun. Anlamıyorsun ki, kaçtığın kendindeki acı yoğunluğu ve onun barındırdığı yerler. Varoluşunu mayın tarlasında yürür gibi yaşıyorsun. Kendinden kaçarkan ve parçalar halinde yaşarken kendini gerçekleştirmen nasıl mümkün olsun. Kendinle Sevgiden Buluş atölyeleri seni kendinde yabancılaşmış, terk edilmiş ve mücadele ettiğin yanlarınla buluşturuyor. Belki de hep kaçtığın ve reddetmeye çalıştığın yanlarınla güvenli bir alanda kavuşmanı sağlıyor. Kendinden kaçmadan yaşamana ilk adım oluyor. Seni kendinle buluşturuyor. Ve sevgiden kavuşturuyor. Bu bir kendine uyanış oluyor. Hayatını, içsel kabul, sevgi ve huzurdan yaşayabilmen ve kendi potansiyelinin tamamına ulaşabilmen için bir adım. Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk da seni içindeki acıdan korkarak kaçarak saklanmak yerine, bu yaşanmışlıkların bedendeki iz düşümünü dönüştürmeni sağlıyor ve seni en temel yaşam hissi olan sevgi ve neşeye geri getiriyor. Sevgiyle kal ve sevgiden yol al.…
S
Seda’nın Sesi

1 Şefkat, seni en derin karanlıklardan, ruhunun ışığına ve ruhsal gücüne geri getirecek 1:11:12
1:11:12
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:11:12
Bu dönem varoluşunun özünden, hayat amacından yaşayabilmenle ilgili. Bunun ne olduğunu belki biliyorsun ve fark edebilirsin ki en derin ve en büyük korkularınla yüzleşmen gerekiyor buradan hayatını yaşayabilmek için. Veya belki de en büyük korkularını yaşarken, korkup kaçmak yerine şefkatle yaşamayı seçersen, sana özgü yetenek ve becerilerinin sana döndüğünü deneyimleyebilirsin. Hayatta seni mutlu ve doygun hissettirecek olan kendi en derin özgün halinle bağ kurman olacaktır. O da, ondan vazgeçmene neden olan yaşanmışlıkların, yaraların ve travmalarınla yüzleşmeni gerektirecektir. Bu dönem belki de en çok korktuğun şeyleri deneyimlerken bulabilirsin kendini. Senin korkup kaçtığın yerler kendinden kaçtığın yerleri gösterir. Ve kendine özgü varoluşunu kucaklamak için buralarda bıraktıklarını kendine katmaya davet ediliyorsun. Korku duygusu sana davettir, neyden korkup kaçtığını sorar sana. Korkunun olduğu yerde deneyimlediğin en karanlık zamanlarda, her şey umutsuz göründüğünde vazgeçmemek, ayakta kalıp devam etmeyi seçmek zordur. Doğanın öğrettiği şeylerden biri ise döngülerdir. Mevsimleri gözlemleyerek en büyük karanlıktan sonra bile ışığın geri döndüğünü hatırla. Kışın çoraklığı, sonsuz ve kesin bir şekilde bahara dönüşür. Bu dönem belki kendine ve evrene inanmak zor geliyor olabilir. Kışın nasıl baharı daha göremezken geleceğini yine de bilirsin. Aynı şekilde senden belki de henüz göremediğin bir şeye güvenmeni istiyor bu dönem. Kendi içindeki kendine olan inancını köklendirmeye teşvik ediyor. Zorlandığımız dönemler aslında ruhsal olarak büyümeye çağrıldığımız dönemlerdir. Kendimizi gerçekleştirmemiz için gerekli büyümeye, şifalanmaya çağrılırız. Bu zorlayıcı enerjilerin seni korkuya ve yargılamaya sürüklemesine izin vermeyi seçebilir ya da şefkat pratiği yoluyla ruhsal olarak büyümeyi ve kendini daha büyük bir huzur, sevgi ve özgürlük içinde özgürleştirmeyi seçebilirsin. Değişim yaşamın doğal bir parçasıdır ve sonsuza kadar karşı konulamaz. Değişim amaçsız olabilirken büyüme yön ve anlamla olan bir değişimdir. Bu dönem bu ruhsal büyümeye doğru bir çağrı var ancak amaçsız ve hedefsiz bir büyüme değil. Mevcut konumumuzu anladığımızda, bunu kabul ettiğimizde ve değişmeye karar verdiğimizde, doğal olarak insan olarak büyüyeceğiz. Güçlü bir niyete sahip olmak, büyümemizde ilerlemek için cesaret ve dayanıklılık kazanmamıza ve nihayetinde gerçek benliğimizin çiçek açmasına yardımcı olur. Bu süreçte şefkatli olmak seni ruhunun ışığına ve kendi ruhsal gücüne geri döndürür. Seni özgürlüğe yüseltir. Sevgiyle…
Bu dönem bir kişisel devrim yaşıyor olabilirsin. Varoluşunda bir özgürlük ihtiyacı, isteği ve arzusu duyuyor olabilirsin. Kendini daha yakından ve derinden anlama, hayat yolunu ve ne yapmak istediğini sorgulama isteği, becerilerini geliştirme arzusu doğmuş olabilir. Ve bunlar, içinde bir yükselme hissi yaşamana neden olmuş olabilir. Bu yükselen arzuyla seni kısıtlayan ve limitleyen bakış açıları ve inançlarını masaya yatırıyor olabilirsin. Bunlardan bir tanesi de insanları memnun etmeğe çalışmak için kendinden vazgeçen kişi olmak olabilir. Ve her ne kadar bunu sevgiden yaptığını söylesen bile, kendinle hizalı olmayan bir şey yaparak kendinden vazgeçtiğini hissediyor ve içinde sıkışma yaşıyor olabilirsin. Bu sıkışma sevginin göstergesi değil korkunun göstergesidir. Kendini otantik halinden değil de kabul edileceğini düşündüğün bir şekilde veya bir başkasını memnun etmek adına ortaya koyduğunda aslında bu korku tabanlı bir yerden hareket etmek oluyor. Her ne kadar dilinde “sevgiden” desen bile bedenin korkuyu yaşadığının sinyallerini veriyor. İçinde taşıdığın korkuyla yüzleşmekten korktuğundan bu belirtileri bile başka türlü yorumluyor oluyorsun. Evet, sadece bedeninden ibaret değilsin ama senin hatırlamadıkların bile bedeninde kayıtlı. Bedenin tüm yaşamının ve yaşanmışlıklarının kaydını taşıyor. Beden, kendini anlamak ve tanımak isteyene giriş kapısı sunuyor. Tüm tepkilerin, davranışların, algıların bedeninin kayıt tuttuğu yerden çıkıyor. Duygular bile bedenin reaksiyonlarını senin zihninle yorumlaman. Bu dönem bedensel varoluşunla bağ kurmaya, duygularını hissetmeye ve bu algı kapısından varoluşunun derinliklerine inmeye davet ediyor. Kendin için hayal ettiğin tüm güzellikleri taşıyabilecek varoluşu bedende alan açarak oluşturacaksın. Sevgiden, sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

Hayatta her şeyi kaybettiğimizi hissettiğimiz dönemler bize her şeyi sorgulatabilir. Çünkü olabileceğimizin en iyisi olmuşuzdur. Yapabileceğimizin en iyisini yapmışızdır ve yine de kaybetmişizdir. Işte bu bize tüm varoluşumuzu, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı, iyiyi doğruyu güzeli sorgulatır. Çünkü yaptıklarım beni buraya getirdiyse ve ben yine kendimi kaybetmiş durumda buluyorsam, burada hayalkırıklığı yaşıyorsam, acı yaşıyorsam ve böyle olmak beni buraya getirdiyse, o zaman bu varoluşu sorgularım. Sorgulayabilirim. Bir super kahraman için dönüm noktasıdır bu. Villain olacak mıdır? İnsanın isyan edesi gelir. Hep verdim, ilgilendim, destekledim, niye gitti? İşim için elmiden geleni yaptım, azmimi, çabamı, tutkumu koydum niye olmadı? Herkese destek olan arkadaş oldum niye zor günümde yanımda değiller? Çünkü yaralarımızdan davranıyoruz. Davranış kağıt üzerinde güzel, iyi, ve toplum olarak olumlu bulunan ve desteklenen bir davranış olsa da senin oradan davranmanın nedeni aslında yarandan. Vermezsen değerli olmayacağını düşündüğünden veriyorsun, yalnız kalmaktan korktuğun için herkesin yanında olmaya çalışıyorsun, işinde sınır koyamıyor öyle olunca insanların seni istismar etmesine izin veriyorsun. O zaman sen kendini hep iyiden, güzelden, doğrudan var olurken kaybediyor zannediyorsun. Aslında derinde bir yerde hep acından ve korkundan edindiğin baş etme şekilleri bunlar. Acından davranıyorsun, değerini bildiğin yerden değil. Öyle olunca kurduğun hayat ve ilişkiler de acından kurduğun şeyler oluyorlar. Acıdan kurulan tüm her şey de acı getirir. Acından attığın her adım yaranı beraber taşıdığın ve getirdiğin yaranıın yön verdiği beslediği ve yorumladığı bir yer oluyor. Farklı bir şey yaşamak istemekte haklısın. Eğer kendini masaya yatırmaya hazırsan, o zaman kendinle ilgili bir farkındalık edinmeye başlayabilirsin. Bu da seni yaralarının nerede olduğuna ışık tutacaktır. Ve değerini bilerek yaşamaya doğru adım olabilir. Bu dönem buna çağrı. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Ruhunla insanlığını hizalamak ve bütünlemek 59:30
59:30
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked59:30
Biz hem ruh, insanız. Hem enerjisel, bem de bedensel varoluyoruz. Ruh düzleminde canımız yanmazken, insan olmak çok can acıtabiliyor. Aslında insan olarak bize verilen bir hediye hissetmek ve bunun içinde acı da var. O yüzden bu acıyla bağımızı koparmak adına insan olan varoluşumuzla bağı erken yaşta koparabiliyoruz. Spiritüel olarak da nereden geldiğimizi hatırlamazsak iyice kayboluyoruz. Burada bize söyletilen ve dayatılanlar bize acı yaşatırken, başka türlü olabileceği bilgisiyle de bağımız koptuğundan kayıp yaşıyoruz. Yaşamak acı çekmektir inancına da, gerçekten niye burada olduğumuzu unuttuğumuz için kapılıyoruz. O zaman acıyla yaşamayı kabul ediyor, napalım çekeceğiz diyor çoğu. Bu belki de bize söylenmiş ve aktarılmış en büyük yalan. Bu dönem kendimizle ve yeryüzüyle ve yeryüzündeki varoluşumuzda en derinden, temelden yeni bir yerden bağ kurmak için bir dönem. En temelden sarsıldığımızı ve bir çok temel taşların oynadığını hissedebiliriz. Ruhunla insanlığını hizalamak ve bütünlemeye bir davet. Sevgiyle kal…
Kabul ve akışa izin vermek güvenli bir alanda tutulduğumuzu hissettiğimiz yerde olur. Güvende hissetmediğimiz yerde kontrol etme ihtiyacı doğar ve olayların bizim istediğimiz şekilde gelişmesi için durumu zorlarız. Güvenli bir alanda tutulduğumuz yerde ise sürece akışa daha rahat izin veririz. Buna izin verdiğimiz yerde sonuca odaklanmak yerine süreçte, yani “anda” kalabiliriz. Akışta var olmaya izin verdiğimiz yerde de varoluşumuzun en temel hissi olan neşe doğar. Nasıl bir doğaçlama oyununda ancak oyunun gidişatını kabul ettiğimizde oyun aktığı gibi, biz de hayatın, yaşamın içinde “evet” dedikçe yaşamımızda bir akış oluyor. Hizalı olduğumuz yerden evrenin getirdiğine “evet” diyebildikçe. Ancak bunu yapabilmemiz için güvende hissetmemiz gerekiyor. İlk başta bu güveni kendi bedenimizde bulmamız gerekiyor ve sonra hayatın içinde. Kendi hayatımızın akışına güvenebilmek ancak kendimizi özümüzle hizaya getirdikçe olur. Özünle hizalı olduğun yerden evrenin getirdiğine “evet” diyebilmek. Bu da ilk başta kendinin uzmanı olmayı gerektiriyor. Bir kişi ancak uzman olduğu konuda akışta olabilir. Yaşama ve evrene kabule geçmeden önce kendinin uzmanı olmak ve kendini kendin için en hayırlısıyla hizaya getirmiş olmak gerekir. O hizaya getirdikten sonra da akışa izin vermek yaşamla birlikte bu oyunu oynadığın yerdir. Sevgiyle kalın.…
S
Seda’nın Sesi

1 Değişim, inancına rağmen gösterdiğin bir uğraş ve çaba iken, dönüşüm yepyeni bir yerden hizalanmadır 55:38
55:38
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked55:38
Çirkin ördek yavrusu hikayesini bilir misin? Yumurtalar karışır ve bir ördeğe bir kuğu yavrusu doğar. Ördeklerin yanında çirkin kalır küçüklüğünde. Ne zamanki büyür ve serpilir, aslında onun Kuğu olduğu anlaşılır. O Kuğu olduğunu anladığı gün değil, doğduğu günden beri Kuğu’dur aslında. Kendisinin ne olduğunu anlaması zaman almıştır. Ben de böyle bir kavrayış döneminden geçtim ve geçiyorum. Yaşamın her alanında dönüşüm yaşıyorum, ve özümle hizalanıyorum. Dönüşüm ve değişim farklıdır. Değişim çaba gerektirir. Değişim hala içsel inancı değiştirmeden davranışı değiştirmeye çalışmak oluyor. Adeta strateji değiştirir gibi. Orada Direnç oluyor. O dirence rağmen bir şeyler yapma çabası oluyor. Dönüşüm ise yeni bir yerden hizalanmadır. Dönüşüm hücresel bilinçten oluyor. Dönüşüm olduğu yerde yeni bir yerden hizalanma oluyor ve orayla hizalı olmayanlar hayatından çıkarken, hizalı olandan yaşamaya başlıyorsun. Direnç değil bir bütünlük ve akış oluyor. Aldığım eğitimler ve çalışmalarla ben dönüşümüme devam ettikçe dönüşümün limbik beyinde, hücresel anlamda olduğunu tekrar tekrar görüyor ve deneyimliyorum. İlk başta idrak gerekiyor ki neyi dönüştürmek istediğimizi bilelim. Ama sonra o dönüşüme götüren bedenle, travmayla, kodlanmalarımız ve en derin inançlarımıza neden olan zeminimizle çalışmak oluyor. Kendinle ilgili olan idrak ve farkındalığını arttırmak ve kendine sevgiyle yaklaşmak için Kendinle Sevgiden Buluş Farkındalık atölyelerine beklerim. Bedeni travma iz düşümlerinden arındırarak varoluşunu en temel yaşam hissi olan genişleme, ferahlık ve hafiflik hissine getirmek için Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk kampına beklerim. Sevgiyle kalın…
Keder ve yas, vücudumuzda işlenmeden, sindirilmeden bırakılan en yaygın duygulardan. Çoğumuza kederle ne yapılacağı, ya da kederin hayatın normal bir parçası olduğu ve onu ifade etmenin güvenli olduğu asla öğretilmediğinden, bu duyguyu nasıl yaşayacağımızı bilmeden kalmamız çok anlamlı. Bu da keder ve yas duygusuna bir yabancılık ve kopukluk yarattığı gibi, onunla yüzleşmeye karşı bir korku ve direnç yaratıyor. Bundan dolayı da yüzleşmek yerine her şeyi içimize atıyoruz. Severiz. Kaybederiz. Çenemizi sıkar ve kederi yutarız… Ancak keder öylece kaybolup gitmez... Tam tersine vücudumuza yerleşir... Mühürlü, istiflenmiş olarak saklanır... Ta ki vücut artık hepsini içinde tutamayana kadar... Yuttuğumuz diğer ifade edilmemiş duygularla karışan keder dışarı sızmaya başlar. Fiziksel belirtiler, etrafla, başkalarıyla ve kendinden kopukluk, yakınlık korkusu, anksiyete, depresyon öfke gibi gözükür bu sızmalar. İçimizde yükselen ve büyüyen keder, enerjimizi, neşe ve keyif alma kapasitemizi emip yok ederek, değersizlik ve kopukluk duygularını sürdürürken, bir yandan da bedenimizde koruyucu kalıpların oluşmasını teşvik eder. Fiziksel ve enerjik bir zırh tabakası kalbimizi daha fazla acıdan korumak için oluşur... Güvenli ve destekleyici bir ortamda tutulmak, yasın bedenden ve bünyeden bırakılmasının etkililiği ve verimliliği için ayrılmaz bir unsurdur. Ve ancak bu sağlandığında, kendimize alan tutabilme kapasitemizi genişleterek, tekrardan berrak düşünebilir, yarınımız için plan yapabilir ve bir başkası için orada olabiliriz. Kendi kederinize dokunmaya hazır olduğunuzda, ve bunu size alan tutabilecek ve buna niyetli biriyle yapmak istediğinizde, birlikte nasıl çalışabileceğimizi anlayabilmek için bana ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Zorluklar hala uykudaki potansiyelinizi uyandırır 54:28
54:28
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked54:28
Bu dönem, tıpkı küllerinden yükselen Anka kuşu gibi, yeniden doğuş zamanıdır. Önümüzde yeni bir başlangıç var. Şu an biraz karanlık olabilir ama derin ve dönüştürücü bir dönem olacak. Sihirli olduğunuzu biliyorsanız, sihrinizi gerçekleştirmenin zamanı geldi. Işık kadar karanlığın da olması gerekir. Ay ve mevsim döngülerinin daha karanlık zamanları, doğal olarak içe dönme, eve yakın durma, kendimize yakından bakma ve ışığın geleceği zaman için planlama dönemine işaret eder. Bu uzun gecelerde, bizim için neyin işe yaramadığını ve ne tür içsel bakış açıları, inanç ve varoluş şekillerimizin bize acı verdiğini belirlemek için gereken öz-yansıtmayı üstlenerek gölge çalışmamızı yapmaya başlayabiliriz. Bu, yıkıcı bir model, yinelenen ve bize hizmet etmeyen bir korku veya olabileceğimizin en iyisi olmamızı engelleyen herhangi bir şey olabilir. Karanlıkta kendimizin bu veçhelerini bir kez gördüğümüzde, gitmeleri gerekip gerekmediğine karar verebilir ve onları kesin olarak salıvermeye karar verebiliriz. Korku akışı engeller. İnsanların hayallerini gerçekleştirmekten, hatta yapmak istedikleri şeyleri yapmaktan alıkoyan bir şey varsa, o da korkudur. Sağlıklı bir tür korku vardır bizi tehlikeli bir durumdan uzak durmamız veya içgüdüsel olarak bizi temkinli olmaya iten birinden uzak durmamız konusunda uyaran. Ancak herkesin kendisine hizmet etmeyen en az bir korkusu vardır; gerçekçi olmayan ya da doğru olmayan bir korku. Ya da belki geçmiş bir deneyime ya da o kadar derine gömülmüş bir şeye dayanıyor ki, korkunun kendisinden ziyade sadece semptomlarını görüyoruz. Çoğu korku, koruma niyetiyle oluşturulmuştur. Hayatımızda kolaylık ve akış yaratmak için, bu niyetle bağdaş korkuyu ve ondan kaynaklı bizi limitleyen davranışları ayırmalı ve onunla daha verimli ve yapıcı bir şekilde başa çıkmalıyız. Bazıları hızlı ve kolay olanı seçiyor. İyi olacağımızı bildiğimiz etkinlikleri seçmek kolay gelebilir. Bunun nedeni, çoğumuzun aslında sonuca odaklanmasıdır. Bu tür etkinlikler ve aktiviteler fazla çaba ve mesai gerektirmez ve dolayısıyla burada iyi olsak bile bizim için büyük bir başarı gibi hissedilmez. Ancak anlık sonuca odaklanmak yerine gelişimimize ve evrimimize odaklandığımızda genel olarak ve günlük hayatımızda farklı seçimler yapabiliriz. Ruhsal olarak gelişimimizi ve dönüşümümüzü seçme ve sabırla bu yolculuğun tadını çıkarma zamanı. Ve sizi bunu yapmaktan alıkoyan korkuları salıvermek ilk adımdır. İkinci adım ise, sabrı öğrenmek ve anlık tatminin cazibesinden kaçınmaktır. Sabır, öngördüğümüz şeye duyduğumuz bir tür inançtır. Bu dönemlerde tohumu görebiliriz, ama çiçeği ancak öngörebiliriz. Peki, kendiniz için ne öngörüyorsunuz? Ne istiyorsun ve neyin olabileceğine inanıyorsun? Kendiniz için bir şey istediğinizde ve aynı zamanda kendinize inandığınızda, bir zihin ve beden uyumu gerçekleşir. İstemek ve inanmak, başarabilme frekansını yaratır. Ve hayattaki zorluklara bu tutarlılıkla yaklaşabildiğiniz zaman, potansiyelimizi gerçekleştirmemiz için gerekli büyümeyi yaşarız. Sizin için zor olan bir faaliyete veya çabaya girmeyi merkezinizi koruyarak ve bilinçli bir şekilde seçtiğinizde, bu, içinizdeki henüz keşfetmediğiniz bir potansiyeli, beceriyi, yeteneği ortaya çıkarmanızı gerektirecektir. Hala uykuda olan potansiyelinizi ve parçalarınızı uyandırmayı gerektirecektir. Bu şekilde, içinizde var olanı keşfettikçe, kendinizin daha fazlasını deneyimleyebilirsiniz. Sihrinizi gerçekleştirmenin zamanı geldi. Korkularınızın ötesine geçme fırsatınız var. Karanlıkta hissediyor olsanız da, bilinmeyenin içinde olmanın rahatlığını yaşayın ve içinizdeki ışığın zorlu görünebilecek bu süreçte size destek olacağına güvenin. Bu yol sadece sizi aydınlatmakla kalmayacak, aynı zamanda dünyanın bir köşesini de aydınlatmanıza yardımcı olacak. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Dharma, yaşam amacı dediğimiz, ne yaptığın değil aslında kim olduğun 1:36:13
1:36:13
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:36:13
Uzun bir aradan sonra bu kaydı yapıyorum. Yeni bir anlayıştan varolduğumu hissediyorum. Enerjisel bir entegrasyon sonrası kendimden, bu dönemimden bahsediyorum ve biraz doshalar, dharma, karma ve kriyadan bahsediyorum. Kendimizi o kriya, o hayatı akıştan yaşadığımız yere nasıl getiririz ve bu yolda neler bunun bir parçası bundan bahsediyorum. Başarısızlık dediğimiz, tökezlediğimiz yerler, hayallerimizi gerçekleştirmek için bize nereye bakmamız gerektiğini gösteren yerler. Yolun neresinde durursanız hikayenin sonu o olur. Halbuki yola devam ederseniz hikaye devam ediyor demektir :) Yolda devam ettikçe dharmamızı daha da derinden ve hizmetini gerçekleştirerek yaşıyoruz. Sağlıklı olmamızın nedeni yıldızlı pekiyi almak için değil. Burada ruhumuzun varoluşunu gerçekleştirmek için. Kendi varoluşunuzun tadı, frekansı ne yaptığınızda değil, her yaptığınızda var. Çünkü dharma ne yaptığınız değil varoluşunuzla ilgili. :) Varoluşumuzu her nefesimizde yaşayabilmek ve gerçekleştirmek dileğiyle. İlgileniyorsanız 16-19 Mart tarihlerinde Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı inzivasına beklerim. Sevgiyle kalın.…
S
Seda’nın Sesi

1 Bir karmik döngü kapanıyor ve yepyeni bir döngü başlıyor 53:34
53:34
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked53:34
Bu dönemde enerjetik bir davet var. Karmik döngüler, karmik ilişkileri sonlandırmaya ve bir sona ulaştırmaya davet. Geçmişi, yaşanmışlıkları, ilişkileri sevgi gözüyle gördüğümüzde gördüklerimiz değişiyor. Görümüz değiştikçe o deneyimdeki kendimizi, kendimizin oynadığı rolü de görebiliriz. Bugüne kadar kendimize tekrarladığımız hikayelerin değiştiğini fark edebiliriz. Bu hikayeler bizi belli tanımlarda kısıtlı tuttuğundan aynı döngünün içinde tutuyordu. Tanımlamarla koşullanmalar ve şartlanmalarla kısıtlı bir anlayış ve varoluştan seviyor ve yaratıyorduk. Hikayeleri görümüz değiştikçe o hikayelerden oluşan tanımlamalar da değişiyor. Hem özgürleşiyoruz hem de geride bıraktığımız parçalarımızı yeniden bütünlüğümüze katıyoruz. Bunu yaptığımız yerden sevmek, yaratmak ve yaşamak daha önceki döngülerdekine benzemeyecek. Şartlanmalar ve koşullanmalarla bıraktığımız parçalarımızı geri bütüne kattıkça yepyeni ama aynı zamanda s ahep olması gereken varoluşumuzdan yaşıyor, seviyor, yaratıyor olacağız. Evrenin sen desteklemesine, rehberlik etmesine izin verdikçe hayallerini gerçekleştireceğin bir döngüye girdiğini hissedebilirsin. Bu, bu dönemin daveti. Daveti kabul edip etmemek sana kalıyor. Sevgiyle kal…
S
Seda’nın Sesi

Bir danışanım sordu “iç rahatlığı ve huzuru ile bir gün geçirmek mümkün mü?” Benim cevabım evet. İç huzur için en gerekli şeylerin başında ise kendini tanımak geliyor. Kendi hayatıma baktığımda son on dört senemi kendimi tanımaya ve şifalandırmaya adayarak geçirdim. İç huzura giden bu yolda gördüğüm şeylerden bir tanesi bir şeyleri bırakabilmek için bağışlamam gerektiği oldu. Ve bağışlamak bir başka insanı bağışlamak değil aslında, her şeyde olduğu gibi kendini bağışlayarak başlıyor. Asıl kızgınlığımız olan olaydan daha çok, olan olaydan dolayı yaşadığımız etki ve bizi dönüştürdüğü hal. O yaşanılmış olaydan dolayı kendi içimizde oluşmuş o halden ve o halden var olan kişi olmayı sevmiyoruz, çünkü adeta bize karşı çalışan bir varoluş oluyor o. Ama içinden de çıkamıyoruz. Ve buna neden olan insana ve olaya kızgınlık duyuyoruz. Burada asıl bağışlanılacak buradan var olmuş olan kendimiziz. Asıl kızgınlığımız da kendimize. Burada kendimizle barıştıkça, bu hallerimizi kabul edip şefkat gösterip sevebilip bağışladıkça, bu kızgınlığı bırakabiliyoruz. O kızgınlığı bıraktıkça varoluş yerimizi seçebiliyoruz. O zaman yaşanılanların üzerimizdeki etkisi kalmıyor. Ve yaşanılmış olanlardan özgürleşiyoruz. Bu etkileşimlerde rol oynayan diğer insanlardan da özgürleşiyoruz. Burada bağışladığımız kendimiziz. Ve bağışladıkça yaşadığımız özgürleşmek. Şifalanmak için ne hissettiğimizi ve bunu neden hissettiğimizi anlamamız gerekir ki, bunu artık neden hissetmemize gerek olmadığını görelim. Kendimizi tanımak ve iç huzur aslında bir insan olarak en derinden temel ihtiyacımız. Kendimizi gerçekleştirdikçe daha tam ve bütün hissediyoruz. Kendini tanımak da şifaya giden yolun özü. Şifa yolunda kalpten kalbe görüşmek dileğiyle. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

1 Yarının için bugün ne yaratıyorsun? Yaratmadan önceki yıkımla kalabiliyor musun? 57:32
57:32
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked57:32
Bu dönem biraz ağır, biraz yoğun, ve bir o kadar da yorgun hissettiriyor olabilir. Dönemin ağırlığı ve yoğunluğu biraz da gelen bilgilerin ve açılan farkındalığın derinliğinden. Aslında bu bilgiler içimize entegre oldukça üzerimizde ağırlık ya da yoğunluk gibi hissedilmektense içerden güç veren bir enerjiye dönüşüyor, kendi gerçekliğimizi bize hatırlatan. Sanki bir yerlerde bırakmış olduğumuz gücümüzü geri kazanmak gibi. Bunlardan bir tanesi de yaratımın enerji alanından olduğu. Maddeyi maddede değiştirmeye çalışmaktansa enerji alanından yaratarak dönüştürüyoruz. Bu düzlemde zaman olduğundan enerji alanında yarattıklarımızı maddede yaşıyor ve deneyimliyor olmamız yaratımdan sonra oluyor. Belki günler, belki aylar, belki yıllar sonra. Artık bu yaratım enerjisi hızlandığından aslında daha çabuk oluyor bu. Öyle ki yakın bir zamanda yarattığını maddede deneyimlerken bile çoktan enerjisel anlamda oradan çıkmış ve bir sonraki versiyonu yaratıyor ve bir sonraki versiyonla hizzalı hissediyor olabilirsin. Bugünkü deneyiminin bir dönemki yaratımın olduğunu farkedip şükredip, enerji alanında bir sonraki geleceğini yaratıyor olabilirsin. Bunları yaparken yapmanda yardımcı olacak olan kurban mantelitesinden çıkmak. Ve yaratıcı olduğunu hatırlamak. Neyi yarattığımızı bilmenin en iyi yolu da kendimizi tanımak ve anlamak. Bu dönem, rüyalarla, deneyimlerle senin iç dünyana ışık tutuyor olabilir. Görmeye açık kalple kalmanızı dilerim. Sevgiyle kalın.…
S
Seda’nın Sesi

1 Gerçekler ortaya çıkarken sen de kendini, gerçek öz ışığını tüm parlaklığıyla ortaya koyacak mısın? 1:27:58
1:27:58
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:27:58
Yine bir geçiş dönemindeyiz. Daha önce fark etmediğiniz bazı gerçekler size gösteriliyor olabilir. Bu ilişkiler konusunda olabilir, kişisel hayatınızda olabilir ya da genel olarak dünyayla ilgili olabilir. Bu gerçeklere uyanmak biraz acı verici ve sarsıcı olabilir. Ama aslında görmeye hazır olduğumuz için bunları görüyoruz. Ve bunları görmek rahatsızlık ve acı verse de daha derin bir anlayış ve farkındalık kazandırıyor. Hala yaşadığı rahatsızlıklar için dış dünyayı ve başkalarını sorumlu tutanlar da, hala hayatı içerden dışarıya yarattığının farkında olmayanlar. Bunun farkında olmak niye önemli? Çünkü hayatı içerden dışarıya yarattığımızı fark edersek o zaman kendi ışığımıza, enerjimize ve ateşimize sahip çıkabiliriz. Bunu yapabildiğimiz zaman da kendi gerçekliğimiz ve özümüzle hizzalı yerden var olabiliriz ve başkalarının rahatsız olması korkusu ve çekincesiyle kendimizi küçük tutma, sesimizi kısık tutma, ateşimizi kısma eğilimimizden vazgeçerek kendimizi ortaya koyabilir, görünür olmaktan kaçınmadan parlak ışığımızla var olabiliriz. Hayattaki amacımız kendimizi var etmek ve var ettiğimizi hissettiğimiz yerde olmak. Sensin hayatının amacı. Kendi özünden yaşadığında, kendini gerçekleştiriyor oluyorsun. Ve bugün yaşadığın deneyimler dünkü yaratımının maddedeki hali. Nasıl bir yarın hayal ediyorsan onu da bugünden yaratabilirsin. Yaratım önce enerjisel olur. Sonra maddede form bulur. Aradan zaman geçtiği için maddedeki halini deneyimlerken kendi yaratımımız olduğunu unutuyor olabiliriz. Ama bu gerçekliğe uyanırsak bugün enerjisel olarak düşündüklerimiz ve inançlarımızla yarınımızı yaratabildiğimizi görürüz. Ve görebiliriz ki zenginliğimiz maddede değil bizde, çünkü maddede form bulan bizim kendi enerjinimiz. Çok ciddi bir enerjisel zıplama yaşıyoruz. İsteseniz de eskiye geri dönüş yok. Şükür diyelim :) Kendiniz bir hediyesiniz bu dünyaya. Aldığınız hediyeleri paketinde mi tutarsınız? Hayır, değil mi. Paketinden çıkarıp açıp hayatınıza katar, etrafınızdakilere gösterirsiniz. Şimdi kendinizi paketinden çıkarıp tüm dünyayla paylaşma zamanı. Ben de kendimi, en çok yaptığım kamplarda ve çalışmalarda amacımı yaşarken hissediyorum. Kendi hediyerimi sizlerle paylaşabildiğim için büyük coşku ve neşe ve mutluluk duyuyorum. Benim hediyelerimi açık kalbinizle kabul ettiğiniz için de teşekkür ederim. Sevgiyle kalın…
S
Seda’nın Sesi

Yaratmak ve üretmek, olmak ve oldurmak. Biri çabasız bir varoluş iken, diğeri sadece çabadan oluşan bir uğraş. Yaşadığımız hayat aslında varoluşumuzun ortaya çıkardığı baskısı. Baskıda çıkanların yaşattığı deneyimi sevmedikçe, beğenmedikçe, baskıda çıkanı değiştirmeye ve oldurmaya çabalıyoruz. Halbuki o baskıyı çıkaran kalıba dönüp baksak ve kalıbı dönüştürsek? Baskılar kalıbın göstergesi. Yaşadıklarımız varoluşumuzun yaratımları. Yaşadıklarımıza bakarak, onları birbirinden bağımsızmış gibi teker teker değiştirmeye çalışmaktansa onları yaratan varoluşumuza baksak? Bunu da sevgiyle yapsak. Rahatsız edici duygularla ve durumlarla karşılaşmaktan çekindiğimizden bundan kaçıyoruz. Kaçtığımız kendimiziz. Biz büyürken bazı duygularımız bizi büyütenleri rahatsız ettiyse ve geçiştirdilerse, biz de şimdi kendimizi geçiştiriyoruz aynı şekilde. Ama o duygular da kalıbın bir parçası. Ve baskıda çıkanı değiştirmek istiyorsan kalıbı anlayıp dönüştürmelisin. Bunu da kendinle kalarak ve bağışlayarak yapabilirsin. Kendini terkettiğin, yok saydığın, ihtiyaç ve isteklerini görmezden geldiğin, kendini küçülttüğün, kendinden vazgeçtiğin her sefer için. Korkudan attığın her adım, verdiğin her karar için. Dönüşümün olduğu yerde seninle hizzalı olmayanlar hayatından çıkıveriyor. İşte baskıda çıkan, kalıp dönüştüğü an değişiyor. Odağını ve dikkatini deneyimlerini değiştirmeye çalışmaya vermektense, o deneyimleri yaratan iç dünyana çevir. Cevaplar orada. Ve bir midye gibi, oraya giren her rahatsız edici durumu ve maddeyi inciye dönüştürme yeteneğin var, eğer şifalandırma yolunu bulmaya niyet edersen. Sevgiyle, şefkatle kalın…
S
Seda’nın Sesi

Korku bizim içimizde barınıyor. Doğumumuzdan itibaren ilk bedenimiz dünyayı deneyimliyor ve bilgi topluyor. Eğer kendimizi güvende hissetmezsek buranın tehdit olduğu algısı ve bilinciyle yaşıyoruz, belki böyle algıladığımızın da farkında olmadan. Yaşamda algılanan tehditler karşısında çaresiz ve güçsüz hissettikçe kendimize güven sağlayabilmek için ilk önce kendimizi ve kendi hayatımızla ilgili şeyleri ve sonra da etrafımızdakileri kontrol etme ihtiyacı ve isteği duyuyoruz. İçimizdeki korku, endişe ve bundan dolayı yaşadığımız rahatsızlık ne kadar büyükse, etrafımızı kontrol etme ihtiyacı ve isteğimiz de o kadar yüksek oluyor. Kendimizi güvende hissetmek için dışarıyı kontrol etmek adına baskı, zorlama, manipulasyon gibi her türlü yöntemi kullanmaya çalışabiliyor insan. Bunu da güvenliği sağlama adı altında yapabiliyor. O zaman tek doğru, tek bir varoluş şekli, tek bir yaşam seçimi doğru olarak kabul ediliyor ve onun dışındaki varoluşlar ya baskıyla, ya suçlulukla ya utançla kabul edilen doğrulara benzetilimeye çalışılıyor. Bunu ailelerde, toplumlarda olduğuna, hatta yakın zamanda tüm dünyada yaşandığına şahit olabiliriz. Burada insanı bu baskıya ve baskılamaya iten şey korku. Kişi kendi içinde rahat, güvende, sevgiden bir varoluş hissetmedikçe bunu dışarıyı kontrol ederek yaratmaya çalışıyor. Gerçek anlamda bunu kendimize sağlamak ise ancak içerden bir dönüşümle olur. Ve olması mümkün. Hepimizin kendi içinde korku ve endişe barındırdığı yer aslında sevgiye daha büyük bir alan olduğunun göstergesi. Korku sevginin daha girmemiş olduğu yer. Sizler kendimizi içerden dönüştürerek, kendimizle sevgiden buluştuğumuz yerden, varoluşumuzu dönüştürdüğümüz yerden gerçek huzur, neşe ve coşkuyu yaşamaya davet ediyorum. 7-11 Aralık 2022’de Kendinle Sevgiden Buluş- Farkındalık İnzivası, 16-19 Mart 2023 Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı ve Haziran 2023’te Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk inzivalarına bekliyorum. Sevgiyle kalın.…
S
Seda’nın Sesi

1 İnançlarını değiştirmesi gereken içindeki çocuk değil, sensin 24:26
24:26
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked24:26
Biz çoğu şeyi farkında olarak veya olmayarak görerek, ve gördüklerimizden öğreniyoruz. Büyürken de bize nasıl davranıldığını görerek bize nasıl davranılacağını öğreniyoruz. Ve ondan sonra büyüdüğümüzde de içimizdeki o hiç değişmeyen, kendi ifade etmek isteyen özümüze de biz bize büyürken davranıldığı gibi davranıyoruz. Öz benliğimiz hiçbir zaman bastırılmayı, inkar edilmeyi, görmezden gelinmeyi kabul etmedi halbuki. Çaresizdi ve yara aldı belki ama kabul etmedi. O yüzden biz büyüyünce de bu sefer bizden istiyor ona ihtiyacı olan alanı tutabilmemizi, sunabilmemizi. Biz ise bizi büyüten ve yetiştirenlerden ve etraftan bize nasıı davranılacağını öğrendiğimiz şekilde davranıyoruz kendimize. Ve bir zamanlar bastırılan olurken, bu be sefer hem baskılanan hem de baskılayan biz oluyoruz. Ama içimizde hala sesini duyurmayan çalışan o çocuk, o iç ses olduğuna göre, o hiçbir zaman susturulmayı kabul etmedi. Senin ona alan tutman için seni bekledi. Bastırılmayı hak ettiğini düşünen bugünkü, büyümüş, yetişkin sen. Yani inançlarını değiştirmesi gereken de yine sen. O içindeki çocuk hiçbir zaman inanmadı zaten ona yapılanları hak ettiğine. O içindeki çocuğa var olma alanını tutacak olan sensin sana öğretilenleri bırakıp, kendi varoluşuna izin vererek. Sevgiyle kalın.…
Seneler önce 4-5 günlük bir etkinliğe gitmiştim. Orada girdiğim seminerlerden birinde “be a good ancestor” demişti semineri veren kişi. İyi bir ata al. İyi bir soy ol. Bu ne demek? Hepimiz bize atalarımızdan aktarılan şablonların üzerinden kimliğimizi yaşıyoruz. Ve her nesil ona aktarılan şablonun üstüne kendi hayat deneyiminden edindiklerini de ekliyor. Bu şekilde aktarılan şablonlar gittikçe detaylanıyor, katmanlaşıyor, katılaşıyor. Bu şablonlar hayatta yaşadığımız travmalar ve deneyimlerle oluşan inanç kalıpları, düşünce şekilleri, baş etme mekanizmaları ve davranış kalıplarından ve daha bir sürüsünden oluşuyor. Biz durup bunları çözümlemedikçe de bunlar aktarılmaya devam ediyor. İyi bir ata ol aslında bu şablonların, travmaların, kalıpların, sıkışıklıkların, oluşmuş olan inanç kalıplarının ne olduğunu fark et ve çözümle ki bir sonraki nesile geçmesin demek. Tabii bunu yaparken ilk bunun şifasını gören de biz oluyoruz. Ailemizde bizden önce kimse bunu yapmadıysa, o zaman iş bize düşüyor. Bu da aile arasında kimsenin paylaşmadığı düşünce şekilleri ve bakış açıları ile varolmak demek olabiliyor. Dolayısıyla destek alması zor bir varoluş da yaratıyor. Ancak bir yandan da kendine sunduğun çözümlemelerle bugüne kadar aktarılmış ama işlevini yitirmiş ve yarardan çok zararı olan inanç kalıplarından, baş etme mekanizmalarından, düşünce şekillerinden kendini şifalandırmak ve arındırmak, bu şablonlardan kurtularak kendini, kim olduğunu tanımak ve kendini onurlandırarak yaşamak demek oluyor. Bunu yapmak iç huzura götürdüğü gibi bireysel sağlığa ve yükselen bir yaşam enerjisine de götürüyor. Sadece o da değil kendini şifalandırdığın yerden hem kendini, hem sonraki nesilleri ve kolektifi de şifalandırmış oluyorsun. Bu ses kaydım size bir davet. Bu şablonlarını tanıyıp onları bırakmak ve kendinle sevgiden buluşmak istiyorsan 7-11 Aralık 2022’de Kendinle Sevgiden Buluş - Farkındalık İnzivasına, kendini ve içindeki evreni keşfetmek istiyorsan 16-19 Mart 2023 Yoga ve Ayurveda ile İçindeki Evreni Tanı inzivasına, ve bedeninde barınan travmalardan arınmak istiyorsan 31 Mayıs-4 Haziran Yoga ve Şifa ile Ferahlığa Yolculuk inzivasına beklerim. Sevgiyle kalın.…
S
Seda’nın Sesi

1 Bireysel ve kolektifte dönüşüm: yıkım ve doğum. 1:30:03
1:30:03
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked1:30:03
Hem kişisel hem kolektif anlamda bir dönüşüm gerçekleşiyor. Eski sistemler ve şablonlar yıkılırken, içerden bir yeni doğuyor. Bu süreç içerisinde bireysel olarak duygu akımları yaşayabilirsiniz. Bu duygu akımlarıyla bedende hem sizin hayatınızdan hem de jenerasyonlar boyunca birikmiş travmalar ve sıkışık enerjiler çıkıyorlar, bu enerji akımıyla akarak arınmalar yaşıyor olabilirsiniz. Bu şablonların çözümlenerek arınma süreci büyük bir değişim olarak yaşandığından bazılarımız aynı büyüklükte bir dirençle de karşılıyor olabilir. Nasıl kolektifte yıkılmaya yüz tutmuş, geçersiz sistemlerin çöküşü karşısında bu sistemi devam ettirmek için güç ve direnç gösteriliyorsa biz de kişisel dönüşümümüzde de içsel değişime aynı şekilde dirençle yaklaşıyor olabiliriz. Her ne kadar bize hizmet etmediğini fark ediyor olsak bile bilindik olduğundan bir tutunma isteği doğabiliyor, çünkü bir kayıp olarak yaşıyoruz bu değişimi. Bir kimlik kaybı. Bilinen bir varoluşun kaybı. Bu kaybın yasını yaşıyor olabiliriz. Giden aslında eski, ağır, acılı ve işlevsiz olan geçmiş varoluş şablonları. Bizi sıkıştıran ve özümüzden koparan programlanmalar. Yeni ise ruhumuzun enerjisi, bize özgü yaşam enerjimiz. Yine de süreç bizi boşlukta hissettirdiğinden kendi içimizde bir direnç ve mücadele yaşamaya götürebilir. Bunun yerine engellendiğimizi hissettiğimiz yerlerde, bunu eski yöntemlerden bizi vazgeçirmek ve yeniye yönlendirmek olarak yorumlayabilir miyiz? Direnç göstermek yerine yeniye yer açarak, bir çocuk merakıyla bu yeninin sunduklarını gözlemlemeye ve yaşamaya kendimizi açabilir miyiz? Kalp bölgemizden kendimizi ifade etmeye ve buradan iletişim kurmaya cesaret edebilir miyiz? Dışımızda zannettiğimiz mücadele ve direncin içimizde olduğuna uyanıp, bu mücadeleye bir son verip, yeninin doğuşuna odağımızı çevirip onu büyütebilir miyiz? Kaybolan kimlikle kaybolmak yerine, bunun seni özünden uzaklaştıran şablonların ve sistemlerin çözümlendiği yerden, ruhunun ifadesi olarak yeniden doğum olarak görebilir miyiz? Sevgiden. Sevgiyle.…
Bazıları şu an şahit olduklarımıza ilahi dişilin uyanışı diyor olabilir. Benim görüşüm biraz farklı. Bu dönem aydınlıktan önceki karanlık. Yeni yaratılmadan önceki kolektifteki yıkım. Bunun iyisi kötüsü yok. Her döngü gibi bu da bir döngü, aynı mevsimlerde olduğu gibi. Ve her döngü bir amaca hizmet eder ve bir sonraki döngüye hazırlar. Bu da aslında ilahi dişilin yaratımından önceki yıkım dönemi. Her şey zıtlığıyla birlikte var olur ve yıkım ve yaratım da öyle. Olanı olduğu gibi görebilmek ve neyin ne olduğunu anlayabilmek için ve bir sonraki döngüye alan tutabilmek için bu kıymetli. Kendi içinizdeki yıkım ve yaratım enerjilerinin güçlerinden tekrar tekrar yeniyi en hizzalı yerden yaratabilmeniz dileğiyle. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

1 “Kökleri cehenneme inmeyen hiçbir ağaç cennete büyüyemez” 50:30
50:30
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked50:30
En büyük korkular dışımızda değil kendi içimizdeki korkular. Kendimizle bağımız o kadar koptu ki, kedimizden korkar olduk. Hayatı kendimizden kaçarcasına yaşıyoruz. “Bir günü daha atlattım”diyor adeta bir çok insan. Korkularımız ve endişelerimiz bizi harekete geçirdikçe hep kaçma ve bir şeylerden kaçınma halinden hareket ediyor oluyoruz. Kendi içimizdeki korkulardan kaçarak, bir şeylerden kaçınarak nereye varabiliriz? Sadece o da değil, hep kaçma halinde olup nasıl bir şeyi inşa edebiliriz? Carl Yung’ın dediği gibi “Denir ki kökleri cehenneme inmeyen hiçbir ağaç cennete büyüyemez.” Biz de eğer bu hayatta genişliği, varoluşumuzun tamamını, özgürlüğü, özgünlüğü hissetmek istiyorsak, kendi derinliklerimize, bugün bizi rahatsız ve huzursuz eden halimizin derinliklerine ve köklerine bakmalıyız. Oralara bakmadan, bakmaya niyet etmeden, hayalini kurduğumuz huzur, sevgi, özgürlük hayal olarak kalacaktır. Ancak en çok kaçındığımız korkularımızla temasa geçtiğimizde hayatı bir kaçış olarak yaşamayı bırak, sevdiğimizden yerden yaratmaya ve inşa etmeğe geçeceğiz. Siz de kendi derinliklerinizle temas edip kendinizi kendinizden özgürleştirmeye ve sevgiden inşa etmeye niyetliyseniz 7-11 Aralık’ta Kendinle Sevgiden Buluş - Farkındalık İnzivası’nda buluşalım. Sevgiyle.…
S
Seda’nın Sesi

1 Sorgulamadan kabul ettiğin her şey bir programlanma 46:36
46:36
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked46:36
Bazı şeyleri hiç sorgulamadan kabul ediyoruz. “Gerçeklik budur” diyoruz. O kadar fazla insan aynı gerçekliği paylaşınca onu tek gerçeklik olarak alıyor ve başka türlü olabileceği ihtimalini bile görmüyoruz. Ancak bu başka türlü olamayacağı demek değil, sadece artık yeteri kadar çoğunlukta insan aynı şeye inanıp pratik ettiği için başka türlü olabileceği düşüncesi ve sorgulaması bile yapılamayacak kadar alternatiflerin olabileceği unutuldu demek. Sorgulamadan kabul ettiğimiz her şey bir programlanma. Herkesin aynı programlanmalardan hareket ettiği yerde, programlanma olduğunu gören pek kalmıyor. Neyse ki dünyada uyanış başladı. Ancak bu programlanma en temel yaşam algılarından en küçük günlük hayat konuşmalarına kadar yayılmış durumda. Ve işte o zaman daha farklı bir şeyin özlemini çeken ve farklı bir yaşam olabileceğini içten içe bilen, onu yaşamak isteyenler programlanmaları görmeye başlıyor. Siz de başka türlü bir var oluşun özlemini yaşıyorsanız ilk başta programlanmalarınızı tanıyın. Sorgulama başladığında bunun sonu olmadığını ve bambaşka bir yerden yaşamanın mümkün olduğunu görmeye başlayacaksınız. Uyanış insanın ilk kendisine gözünün açıldığı yerde başlar, çünkü kendi hayatımızı en derinden etkileyen programlanma bizdeki programlanmadır. Uyandıkça gözünüze giren ışık sizi rahatsız etse de gözünüzü açık tutmaya devam edin. Uyandıkça kendi gerçekliğini göreceksin, ve ruhunun güzelliğini. Bunun için buradasınız. Sevgiyle…
S
Seda’nın Sesi

1 Sağlıklı sınırlar (healthy boundaries) ancak kendini bildiğin ve dürüst olduğun yerden pratik edilir 51:57
51:57
Play Later
Play Later
Lists
Like
Liked51:57
İlişkilerde sağlıklı sınırlarla varolabilmekten çok bahsediliyor. Ancak bunun için gerekli ilk koşulu atlıyor çoğu insan: kendini tanımak. Kendini tanımadan, varoluşunu bilmeden, ne kadar geniş olduğunu anlamadan nasıl sınırlarını koyabilirsin? Nerede başlayıp bittiğini anlaman lazım. Sadece o da değil, varoluşunun ne barındırdığını bilmelisin ki hem ona uygun hem de onun için en elverişli sınırlı oluşturabil. Kendini tanımadan ilişkilerde sağlıklı sınırlar oluşturabilmek mümkün değil. Ve sınırlar oluşturmak sevgisizlik değil. Tam tersine kendini sevdiğin ve ancak değerini bildiğin yerden uygulayabileceğin bir pratik. Hem kendin hem de ilişkide olduğun insanlar için aslında en dürüstlükten varolunacak pratik bu. Herkese evini açar mısın? Herkesi evinin içine alır mısın? Aldıklarından kaçını salona alırsın? Herkesi yatak odana alır mısın? Almazsın. Bu arkadaşlarını, yakınlarını, insanları sevmiyorsun demek değil. Sevebilirsin, ancak evine özel alanına, ancak yakınlarını, senin evine senin gibi özenle davranacak olanları, senin yarattığın ve tuttuğun frekansta seninle birlikte yaşayacak ve paylaşacak insanları alırsın. Bunu seninle birlikte paylaşamayacak olanla belki dışarda buluşursun. Paylaşabilecek olduğunu gördüğün yakınlarını evine alırsın. En özeline ve en yakınına da senin kendine gösterdiğin özeni gösterebileceğine inandıklarını alırsın. Bunu yapabilmek de kendini tanımayı gerektirir çünkü kendini tanımadan, bilmeden, sevmeden bunu sen de bilemezsin, ifade de edemezsin. Bu kendi yolunu ve frekansını birlikte paylaşabilmek isteğidir. Bu kendine ve etrafına dürüstlüktür. Bu kendi yoluna hizmettir. Yolu birlikte yürüyebileceğini yakınına alırsın, seni yolundan ve hizmetinden çıkaracak olanı değil. Bu dönem kendini yeni tanımaya başlıyor olabilirsin, değerine yeni gözün açılıyor olabilir veya kendni bildiğin yerden ortaya koyduğunda seninle hizzalı olanlar karşına çıkıyor olabilir. Bu yolculuğun hangi noktasındaysan bil ki yol kendini tanımakla başlar. Sevgiyle.…
Welcome to Player FM!
Player FM is scanning the web for high-quality podcasts for you to enjoy right now. It's the best podcast app and works on Android, iPhone, and the web. Signup to sync subscriptions across devices.